ABOUT THE SPEAKER
Aimee Mullins - Athlete and actor
A record-breaker at the Paralympic Games in 1996, Aimee Mullins has built a career as a model, actor and advocate for women, sports and the next generation of prosthetics.

Why you should listen

Aimee Mullins was born without fibular bones, and had both of her legs amputated below the knee when she was an infant. She learned to walk on prosthetics, then to run -- competing at the national and international level as a champion sprinter, and setting world records at the 1996 Paralympics in Atlanta. At Georgetown, where she double-majored in history and diplomacy, she became the first double amputee to compete in NCAA Division 1 track and field.

After school, Mullins did some modeling -- including a legendary runway show for Alexander McQueen -- and then turned to acting, appearing as the Leopard Queen in Matthew Barney's Cremaster Cycle. In 2008 she was the official Ambassador for the Tribeca/ESPN Sports Film Festival.

She's a passionate advocate for a new kind of thinking about prosthetics, and recently mentioned to an interviewer that she's been looking closely at MIT's in-development powered robotic ankle, "which I fully plan on having."

More profile about the speaker
Aimee Mullins | Speaker | TED.com
TEDMED 2009

Aimee Mullins: The opportunity of adversity

Aimee Mullins: Zorluğun Fırsatları

Filmed:
2,460,224 views

Sözlükler "engelli" kelimesine "işe yaramaz" ve "sakat" kelimelerini eş görseler de, yeri göğü oynatan koşucu Aimee Mullins bu kelimeyi yeniden tanımlıyor. Bu çağrışımlara meydan okuyarak, zorlukların--onun durumunda kaval kemikleri olmadan doğmanın-- aslında insanın o özel potansiyeline kapı açtığını anlatıyor.
- Athlete and actor
A record-breaker at the Paralympic Games in 1996, Aimee Mullins has built a career as a model, actor and advocate for women, sports and the next generation of prosthetics. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:17
I'd like to sharepay with you a discoverykeşif that I madeyapılmış a fewaz monthsay agoönce
0
2000
5000
Sizlerle bir kaç ay önce Italian Wired dergisi için bir makale yazarken
00:22
while writingyazı an articlemakale for Italianİtalyanca WiredKablolu.
1
7000
3000
yapmış olduğum bir keşifi paylaşmak istiyorum.
00:25
I always keep my thesauruseş anlamlılar sözlüğü handykullanışlı wheneverher ne zaman I'm writingyazı anything,
2
10000
3000
Ne zaman ve hangi konuda yazarsam yazayım sözlüklerimi hep
00:28
but I'd alreadyzaten finishedbitmiş editingkurgu the pieceparça,
3
13000
3000
elimin altında bulundururum ama bu sefer yazımın
00:31
and I realizedgerçekleştirilen that I had never oncebir Zamanlar in my life
4
16000
3000
düzeltmelerini bitirdiğimde hayatımda bir defa bile
00:34
lookedbaktı up the wordsözcük "disabledengelli" to see what I'd find.
5
19000
4000
sözlükten "engelli" kelimesine bakmadığımı farkettim.
00:38
Let me readokumak you the entrygiriş.
6
23000
3000
Size girdileri okumama izin verin.
00:41
"DisabledEngelli, adjectiveSıfat: crippledsakat, helplessçaresiz, uselessyararsız, wreckedharap,
7
26000
8000
Engelli; sıfat: kötürüm, biçare, kullanışsız, bozuk,
00:49
stalleddurdu, maimedsakat, woundedyaralı, mangledkarıştırılmış, lametopal, mutilatedsakat,
8
34000
7000
sakat, yaralı, ezik, topal, kötürüm,
00:56
run-downhalsiz, worn-outyıpranmış, weakenedzayıflamış, impotentiktidarsız, castratedhadım, paralyzedfelçli, handicappedÖzürlüler,
9
41000
10000
yıpranmış, zayıf, aciz, kısır, özürlü,
01:06
senileSenil, decrepitEli ayağı tutmaz, laid-upseks-up, done-upbitmiş-up, done-foryapılması için, done-inbitmiş içinde
10
51000
6000
bunak, eskimiş, bitirilmiş, halledilmiş, becerilmiş,
01:12
cracked-upkırık-up, counted-outsaydım-out;
11
57000
4000
kırık, çürük;
01:16
see alsoAyrıca hurtcanını yakmak, uselessyararsız and weakzayıf.
12
61000
4000
ayrıca yaralı, kullanışsız ve zayıf kelimelerine de bakın.
01:20
AntonymsZıt anlamlı sözcükler, healthysağlıklı, stronggüçlü, capableyetenekli."
13
65000
6000
Karşı anlamlı, sağlıklı, güçlü, yeterli.
01:26
I was readingokuma this listliste out loudyüksek sesle to a friendarkadaş and at first was laughinggülme,
14
71000
4000
Bu listeyi bir arkadaşıma okumaya başladığımda gülüyordum,
01:30
it was so ludicrousgülünç,
15
75000
2000
o kadar komikti ki,
01:32
but I'd just gottenkazanılmış pastgeçmiş "mangledkarıştırılmış," and my voiceses brokekırdı,
16
77000
5000
ama ezik kelimesini yeni geçmişken sesim titredi,
01:37
and I had to stop and collecttoplamak myselfkendim
17
82000
3000
ve durup bu duygusal şok ve
01:40
from the emotionalduygusal shockşok and impactdarbe that the assaultsaldırı from these wordskelimeler unleasheddışarı çıktı.
18
85000
9000
kelimelerin yarattığı aşağılanma hissinden kendimi toparlamam gerekti.
01:50
You know, of coursekurs, this is my raggedyRaggedy oldeski thesauruseş anlamlılar sözlüğü
19
95000
3000
Bilirsiniz, bu benim eski yırtık pırtık sözlüğümdü.
01:53
so I'm thinkingdüşünme this mustşart be an ancienteski printbaskı datetarih, right?
20
98000
3000
Basım tarihi çok eski olmalı diye düşündüm.
01:56
But, in factgerçek, the printbaskı datetarih was the earlyerken 1980s,
21
101000
5000
Ama basım tarihi 1980'lerin başında
02:01
when I would have been startingbaşlangıç primarybirincil schoolokul
22
106000
2000
benim ilkokula başladığım ve kendime aile birliğinin dışında
02:03
and formingşekillendirme an understandinganlayış of myselfkendim outsidedışında the familyaile unitbirim
23
108000
4000
bir farkındalık geliştirip diğer çocuklar ve dünya ile
02:07
and as relatedilgili to the other kidsçocuklar and the worldDünya around me.
24
112000
3000
bağlantı kurduğum dönemlerdi.
02:10
And, needlessgereksiz to say, thank God I wasn'tdeğildi usingkullanma a thesauruseş anlamlılar sözlüğü back then.
25
115000
5000
Ve şükürler olsun ki o günlerde sözlük kullanmıyordum.
02:15
I mean, from this entrygiriş, it would seemgörünmek that I was borndoğmuş into a worldDünya
26
120000
6000
Yani okuduğum bu girdilerden içine doğduğum bu dünyada benim gibi
02:21
that perceivedalgılanan someonebirisi like me
27
126000
2000
birisinin asla pozitif birşey
02:23
to have nothing positivepozitif whatsoeverher ne going for them,
28
128000
5000
yaşanamayacağını algılayabilirdim.
02:28
when in factgerçek, todaybugün I'm celebratedünlü for the opportunitiesfırsatlar and adventuresmacera
29
133000
6000
Oysa bugün kendi yaşamım dahiline ürettiğim fırsatlar ve maceralar için
02:34
my life has procuredtedarik.
30
139000
2000
meşhur olmuş birisiyim.
02:36
So, I immediatelyhemen wentgitti to look up the 2009 onlineinternet üzerinden editionbaskı,
31
141000
6000
İşe yaramayan bir revizyon bulacağım beklentisiyle
02:42
expectingbekliyor to find a revisiongözden geçirme worthdeğer notingbelirterek.
32
147000
4000
sözlüğün 2009 online basımına baktım.
02:46
Here'sİşte the updatedgüncellenmiş versionversiyon of this entrygiriş.
33
151000
3000
Bu girdinin güncelleşmiş hali de şöyleydi.
02:49
UnfortunatelyNe yazık ki, it's not much better.
34
154000
3000
Maalesef, daha iyi sayılmaz.
02:52
I find the last two wordskelimeler underaltında "NearYakın: AntonymsZıt anlamlı sözcükler," particularlyözellikle unsettlingrahatsız edici:
35
157000
6000
"Yakın zıt anlamlı" başlığı altında yazılı iki kelimeyi özellikle sarsıcı buldum;
02:58
"wholebütün" and "wholesomesağlıklı."
36
163000
3000
"bütün" ve "sağlıklı".
03:02
So, it's not just about the wordskelimeler.
37
167000
3000
Yani sadece kelimelerle ilgili kalmıyor.
03:05
It's what we believe about people when we nameisim them with these wordskelimeler.
38
170000
4000
İnsanları bu kelimelerle adlandırdığımızda inandığımız şeyler de bunlar oluyor.
03:09
It's about the valuesdeğerler behindarkasında the wordskelimeler, and how we constructinşa etmek those valuesdeğerler.
39
174000
5000
Bu kelimelerin ardındaki değerler ve bu değerleri nasıl oluşturduğumuzla da ilgili.
03:14
Our languagedil affectsetkiler our thinkingdüşünme and how we viewgörünüm the worldDünya
40
179000
4000
Dilimiz, düşünme şeklimizi ve çevremizdeki dünyayı nasıl gördüğümüzü
03:18
and how we viewgörünüm other people.
41
183000
3000
çevremizdeki insanları nasıl algıladığımızı etkiliyor.
03:21
In factgerçek, manyçok ancienteski societiestoplumlar, includingdahil olmak üzere the GreeksYunanlılar and the RomansRomalılar,
42
186000
3000
Gerçekte, Yunan ve Roma gibi eski uygarlıklarda bir laneti sözlü dile getirme
03:24
believedinanılır that to uttermutlak a curselanet verballysözlü was so powerfulgüçlü,
43
189000
5000
gücünün çok fazla olduğuna inanırlardı çünkü o şeyi yüksek
03:29
because to say the thing out loudyüksek sesle broughtgetirdi it into existencevaroluş.
44
194000
6000
sesle söylediklerinde onu var edeceklerini düşünürlerdi.
03:35
So, what realitygerçeklik do we want to call into existencevaroluş:
45
200000
5000
Yani hangi gerçekliği hayata geçirmek istiyoruz,
03:40
a personkişi who is limitedsınırlı, or a personkişi who'skim empoweredgüçlenmiş?
46
205000
5000
sınırlı bir insan mı, yoksa güçlendirilmiş bir insan mı?
03:46
By casuallytesadüfen doing something as simplebasit as namingadlandırma a personkişi, a childçocuk,
47
211000
6000
Bir kişiye, bir çocuğa, gündelik yaşamda bir isim verdiğimizde, onun
03:52
we mightbelki be puttingkoyarak lidskapakları and castingdöküm shadowsgölgeler on theironların powergüç.
48
217000
7000
gücüne engeller koyuyor veya gölge düşürüyor olabiliyoruz.
03:59
Wouldn'tOlmaz we want to openaçık doorskapılar for them insteadyerine?
49
224000
4000
Bunun yerine onlara kapılar açmak istemez miyiz?
04:03
One suchböyle personkişi who openedaçıldı doorskapılar for me was my childhoodçocukluk doctordoktor
50
228000
3000
Böyle bir kişi, bana kapıları açan kişi, çocukluk doktorumdu
04:06
at the A.I. duPontduPont InstituteEnstitüsü in WilmingtonWilmington, DelawareDelaware.
51
231000
5000
Wilmington, Delaware'de A.I. Dupont Enstitüsündeydi.
04:11
His nameisim was DrDr. PizzutilloPizzutillo,
52
236000
3000
İsmi Dr. Pizzutillo'ydu.
04:14
an Italianİtalyanca AmericanAmerikan, whosekimin nameisim, apparentlygörünüşe göre,
53
239000
2000
Italyan-Amerikandı ve isminin telaffuzu çoğu
04:16
was too difficultzor for mostçoğu AmericansAmerikalılar to pronouncetelaffuz,
54
241000
2000
Amerikalı için oldukça zorlayıcıydı.
04:18
so he wentgitti by DrDr. P.
55
243000
2000
Oda kısaca Dr.P diyordu.
04:20
And DrDr. P always woregiydiği really colorfulrenkli bowyay tieskravatlar
56
245000
4000
Dr. P her zaman rengarenk papyonlar takardı ve
04:24
and had the very perfectmükemmel dispositionbırakma to work with childrençocuklar.
57
249000
5000
çocuklarla çalışmaya kusursuzca uyan bir yaradılışa sahipti.
04:30
I lovedsevilen almostneredeyse everything about my time spentharcanmış at this hospitalhastane,
58
255000
5000
Bu hastanede geçen neredeyse tüm zamanlarıma bayılırdım,
04:35
with the exceptionistisna of my physicalfiziksel therapyterapi sessionsoturumları.
59
260000
4000
tabii ki fiziksel tedavi seansları haricinde.
04:39
I had to do what seemedgibiydi like innumerablesayısız repetitionstekrarlama of exercisesegzersizleri
60
264000
4000
Yapmak zorunda olduğum şey, bacak kaslarımın gelişmesine
04:43
with these thickkalın, elasticElastik bandsbantları -- differentfarklı colorsrenkler,
61
268000
4000
yardımcı olmak için o farklı renklerdeki kalın elastik bantlarla
04:47
you know -- to help buildinşa etmek up my legbacak muscleskaslar,
62
272000
4000
sayısız defa aynı egzersizleri tekrarlamaktı.
04:51
and I hatednefret edilen these bandsbantları more than anything --
63
276000
2000
Ve o bantlardan herşeyden çok nefret ediyordum.
04:53
I hatednefret edilen them, had namesisimler for them. I hatednefret edilen them.
64
278000
3000
Onlardan nefret ederdim, isimler takardım. Nefret ederdim.
04:56
And, you know, I was alreadyzaten bargainingpazarlık, as a fivebeş year-oldyaş childçocuk,
65
281000
4000
Ve beş yaş çocuğu olarak daha o zamanlar, başarısız da olsam,
05:00
with DrDr. P to try to get out of doing these exercisesegzersizleri,
66
285000
3000
Dr.P ile pazarlık yapıyor ve
05:03
unsuccessfullybaşarısız, of coursekurs.
67
288000
2000
egzersizlerden çıkmaya çalışıyordum.
05:05
And, one day, he camegeldi in to my sessionoturum, toplantı, celse --
68
290000
5000
Ve bir gün, seansıma gelip--
05:10
exhaustiveayrıntılı and unforgivingaffetmez, these sessionsoturumları --
69
295000
4000
ki seanslar çok yorucu ve insafsızdı--
05:14
and he said to me, "WowVay canına. AimeeAimee, you are suchböyle a stronggüçlü and powerfulgüçlü little girlkız,
70
299000
6000
bana "Vay canına! Aimee, sen gerçekten de çok güçlü kuvvetli küçük bir kızsın.
05:20
I think you're going to breakkırılma one of those bandsbantları.
71
305000
3000
Bir gün bu bantlardan birini kırabilirsin.
05:23
When you do breakkırılma it, I'm going to give you a hundredyüz bucksdolar."
72
308000
3000
Ve eğer gerçekten bu bantlardan birini kırarsan, sana 100 dolar vereceğim" dedi.
05:26
Now, of coursekurs, this was a simplebasit ploymanevra on DrDr. P'sPala partBölüm
73
311000
4000
Şimdi, bu elbette Dr.P'nin yapmak istemediğim egzersizleri
05:30
to get me to do the exercisesegzersizleri I didn't want to do
74
315000
3000
bana yaptırmak için kurguladığı bir teşvikti
05:33
before the prospectolasılık of beingolmak the richestEn zengin five-year-oldbeş-yıl-yaşlı in the secondikinci floorzemin wardkoğuş,
75
318000
5000
ama gerçek başarısı, ikinci katta yatan en zengin beş yaş çocuğu olmam olasılığı dışında,
05:38
but what he effectivelyetkili bir şekilde did for me was reshapeyeniden şekillendirme an awfulkorkunç dailygünlük occurrenceoluşumu
76
323000
8000
her gün tekrarlayan korkunç bir olayı, bana yepyeni ve umut dolu
05:46
into a newyeni and promisingumut verici experiencedeneyim for me.
77
331000
4000
bir deneyim olarak göstermek için yeniden şekillendirebilmesiydi.
05:50
And I have to wondermerak etmek todaybugün to what extentderece his visionvizyon
78
335000
4000
Onun benim hakkımdaki "güçlü kuvvetli küçük kız"
05:54
and his declarationbildirimi of me as a stronggüçlü and powerfulgüçlü little girlkız
79
339000
6000
görüş ve yorumunun kendime bakışımı nasıl şekillendirdiğini,
06:00
shapedbiçimli my ownkendi viewgörünüm of myselfkendim
80
345000
2000
bugünkü "doğuştan güçlü ve kuvvetli atletik insan"a
06:02
as an inherentlydoğal olarak stronggüçlü, powerfulgüçlü and athleticatletik personkişi well into the futuregelecek.
81
347000
6000
dönüşmemdeki rolünü ve etkisinin derecesini bugün hala merak ederim.
06:08
This is an exampleörnek of how adultsyetişkinler in positionspozisyonları of powergüç
82
353000
3000
Gücü elinde barındıran yetişkinlerin bir çocuğun gücünü
06:11
can ignitetutuşturmak the powergüç of a childçocuk.
83
356000
4000
nasıl ateşleyeceklerinin örnekleri var.
06:15
But, in the previousönceki instancesörnekleri of those thesauruseş anlamlılar sözlüğü entriesgirdileri,
84
360000
4000
Ama daha önce belirtilen sözlük girdilerinde,
06:19
our languagedil isn't allowingizin us to evolvegelişmek into the realitygerçeklik that we would all want,
85
364000
7000
dilimiz hepimizin isteyeceği bir gerçekliğe evrimleşmemize ,
06:26
the possibilityolasılık of an individualbireysel to see themselveskendilerini as capableyetenekli.
86
371000
6000
bir erişkinin "kendisini yeterli görebilmesi" ihtimaline izin vermiyor.
06:32
Our languagedil hasn'tdeğil sahiptir caughtyakalandı up with the changesdeğişiklikler in our societytoplum,
87
377000
5000
Dilimiz, pek çoğu teknoloji ile kazanılmış toplumsal değişimlere
06:37
manyçok of whichhangi have been broughtgetirdi about by technologyteknoloji.
88
382000
3000
ayak uyduramamış durumda.
06:40
CertainlyKesinlikle, from a medicaltıbbi standpointbakış açısı,
89
385000
2000
Kesinlikle, tıbbi bir açıdan bakıldığında
06:42
my legsbacaklar, laserlazer surgerycerrahlık for visionvizyon impairmentbozulma,
90
387000
6000
benim bacaklarım, bozulan görüşün düzelmesi için lazer cerrahisi,
06:48
titaniumTitanyum kneesdizler and hipkalça replacementsdeğiştirmeleri for agingyaşlanma bodiesbedenler
91
393000
3000
yaşlananlar için titanyum diz ve kalça protezleri
06:51
that are allowingizin people to more fullytamamen engagetutmak with theironların abilitiesyetenekleri,
92
396000
3000
kişilere yeteneklerini daha dolu dolu kullanma ve
06:54
and movehareket beyondötesinde the limitssınırları that naturedoğa has imposeddayatılan on them --
93
399000
6000
doğanın onlara sunduğu limitlerin ötesine geçebilme şansını sunuyor.
07:00
not to mentionsöz etmek socialsosyal networking platformsplatformlar
94
405000
3000
Sadece sosyal iletişim ağı platformları da değil,
07:03
allowizin vermek people to self-identifykendini tanımlamak, to claimİddia theironların ownkendi descriptionsaçıklamaları of themselveskendilerini,
95
408000
5000
insanların kendi kişiliklerini bulup, kendilerini tanımlayışına izin verip,
07:08
so they can go alignhizalama with globalglobal groupsgruplar of theironların ownkendi choosingSeçme.
96
413000
5000
kendi seçimleri dahilindeki global gruplarda yer alabilimelerine olanak sağlıyor.
07:13
So, perhapsbelki technologyteknoloji is revealingaçıklayıcı more clearlyAçıkça to us now
97
418000
4000
Yani belki de teknoloji artık bize daha bir anlamlı geliyor,
07:17
what has always been a truthhakikat:
98
422000
3000
Her zaman için gerçek olan şeyse;
07:20
that everyoneherkes has something rarenadir and powerfulgüçlü to offerteklif our societytoplum,
99
425000
7000
toplumda herkes özel ve güçlü bir yeteneğini sunacak bir şeylere sahip,
07:28
and that the humaninsan abilitykabiliyet to adaptuyarlamak is our greatestEn büyük assetvarlık.
100
433000
5000
ve insanın uyum sağlama kabiliyeti en değerli kıymetimiz
07:33
The humaninsan abilitykabiliyet to adaptuyarlamak, it's an interestingilginç thing,
101
438000
3000
Uyum sağlayabilme yeteneği, bu ilginç bir şeydir,
07:36
because people have continuallysürekli olarak wanted to talk to me about overcomingüstesinden adversitysıkıntı,
102
441000
6000
çünkü insanlar benimle sürekli zorlukların üstesinden gelişim hakkında konuşmak istiyor;
07:42
and I'm going to make an admissiongiriş:
103
447000
3000
ve size bir itirafta bulunacağım.
07:45
This phraseifade never satoturdu right with me,
104
450000
2000
Bu deyim bana asla uymadı,
07:47
and I always feltkeçe uneasyhuzursuz tryingçalışıyor to answerCevap people'sinsanların questionssorular about it,
105
452000
4000
bu konuda insanlardan gelen sorulara cevap verirken hep huzursuz oldum,
07:51
and I think I'm startingbaşlangıç to figureşekil out why.
106
456000
4000
ve sanıyorum artık nedenini biliyorum.
07:55
ImplicitÖrtülü in this phraseifade of "overcomingüstesinden adversitysıkıntı"
107
460000
4000
Zorlukların üstesinden gelmek deyiminde, üstü kapalı olarak;
07:59
is the ideaFikir that successbaşarı, or happinessmutluluk,
108
464000
4000
başarı veya mutluluğun, zorlayıcı bir deneyimin
08:03
is about emerginggelişmekte olan on the other sideyan of a challengingmeydan okuma experiencedeneyim
109
468000
3000
deneyimce incitilmemiş, iz bırakılmamış diğer bir yanından
08:06
unscathedyarasız or unmarkedişaretlenmemiş by the experiencedeneyim,
110
471000
5000
doğmakta olduğu fikri yatıyor.
08:11
as if my successesbaşarılar in life have come about from an abilitykabiliyet
111
476000
4000
Sanki benim tüm başarım; diğer insanlar beni engelli olarak algılarken,
08:15
to sidestepkaçınmak or circumnavigateetrafını the presumedolduğu tahmin pitfallstuzaklar of a life with prostheticsProtez,
112
480000
5000
protezlerle sürdürülen bir yaşamda yer aldığı öngörülen tuzak çukurlardan
08:20
or what other people perceivealgıladıkları as my disabilitysakatlık.
113
485000
3000
kaçınabilmem veya onların çevresinden dolaşabilmem.
08:23
But, in factgerçek, we are changeddeğişmiş. We are markedişaretlenmiş, of coursekurs, by a challengemeydan okuma,
114
488000
6000
Ama aslında, biz değiştik. Bizler bu zorluk ve engellerin ister fiziksel olsun,
08:29
whetherolup olmadığını physicallyfiziksel olarak, emotionallyduygusal yönden or bothher ikisi de.
115
494000
3000
ister duygusal veya her ikisi birden, izlerini taşıyoruz.
08:32
And I'm going to suggestönermek that this is a good thing.
116
497000
3000
Ve ben bunun iyi birşey olduğunu iddia ediyorum.
08:35
AdversitySıkıntı isn't an obstacleengel that we need to get around
117
500000
4000
Zorluk hayatımızı yaşamak için çevresinden dolaşmamız
08:39
in ordersipariş to resumeÖzgeçmiş livingyaşam our life.
118
504000
3000
gereken bir engel değildir.
08:42
It's partBölüm of our life.
119
507000
3000
Hayatımızın bir parçasıdır.
08:45
And I tendeğiliminde to think of it like my shadowGölge.
120
510000
3000
Ve onu bir gölge gibi düşünmeye yöneliyorum.
08:48
SometimesBazen I see a lot of it, sometimesara sıra there's very little,
121
513000
3000
Bazen ondan çok fazla oluyor, bazense gerçekten çok az,
08:51
but it's always with me.
122
516000
2000
ama her zaman benimle.
08:53
And, certainlykesinlikle, I'm not tryingçalışıyor to diminishazaltmak the impactdarbe, the weightağırlık, of a person'skişiler strugglemücadele.
123
518000
7000
Ve yaşam mücadelesinde alınan darbelerin ağırlığını azaltmaya da çalışmıyorum.
09:00
There is adversitysıkıntı and challengemeydan okuma in life,
124
525000
3000
Hayatta zorluklar ve güçlükler var,
09:03
and it's all very realgerçek and relativebağıl to everyher singletek personkişi,
125
528000
3000
her bir kişi için rölatif de olsalar, hepsi çok gerçek,
09:06
but the questionsoru isn't whetherolup olmadığını or not you're going to meetkarşılamak adversitysıkıntı,
126
531000
4000
ama soru zorluklarla karşılaşıp klarşılaşmayacağınız değil,
09:10
but how you're going to meetkarşılamak it.
127
535000
3000
onunla nasıl bir araya geleceğiniz.
09:13
So, our responsibilitysorumluluk is not simplybasitçe shieldingkoruyucu those we carebakım for from adversitysıkıntı,
128
538000
7000
Yani sorumluluğumuz değer verdiğimiz kişileri basitce zorluklardan korumak değil,
09:20
but preparinghazırlamak them to meetkarşılamak it well.
129
545000
3000
onları hayatın zorluklarına karşı iyi hazırlamak olmalı.
09:23
And we do a disservicekötülük to our kidsçocuklar
130
548000
4000
Ve çocuklarımıza uyum sağlamaya
09:27
when we make them feel that they're not equippeddonanımlı to adaptuyarlamak.
131
552000
7000
yetecek kadar donanımlı olmadıklarını söylememiz onlara kötülüğümüzdür.
09:34
There's an importantönemli differencefark and distinctionayrım
132
559000
3000
Tıbbi ve objektif bir gerçek olan ampute birisi olmam ile
09:37
betweenarasında the objectiveamaç medicaltıbbi factgerçek of my beingolmak an amputeeamputee
133
562000
5000
toplumsal ve subjektif bakışa göre "engelli" olmam arasında
09:42
and the subjectiveöznel societaltoplumsal opiniongörüş of whetherolup olmadığını or not I'm disabledengelli.
134
567000
6000
çok önemli bir farklılık ve ayrılık var.
09:48
And, truthfullydürüst, the only realgerçek and consistenttutarlı disabilitysakatlık I've had to confrontkarşısına çıkmak
135
573000
5000
Ve, çok samimiyim, yüzleşmek zorunda kaldığım tek gerçek ve tutarlı sakatlığım
09:53
is the worldDünya ever thinkingdüşünme that I could be describedtarif edilen by those definitionstanımlar.
136
578000
5000
nasıl olup da dünya tarafından bu kelimelerle tarif edilebileceğimi düşünmemdi.
09:59
In our desirearzu etmek to protectkorumak those we carebakım about
137
584000
3000
Sevdiklerimizi ve önemsediklerimizi korumak adına
10:02
by givingvererek them the coldsoğuk, hardzor truthhakikat about theironların medicaltıbbi prognosisprognoz,
138
587000
4000
tıbbi gidişatları hakkında soğuk ve katı gerçekleri söylerken,
10:06
or, indeedaslında, a prognosisprognoz on the expectedbeklenen qualitykalite of theironların life,
139
591000
4000
hatta, hayat kaliteleri ile ilgili tahmini gidişattan bahsederken,
10:10
we have to make sure that we don't put the first bricktuğla in a wallduvar
140
595000
4000
o kişiyi "sakatlayacak", "yetersizleştirecek" bir duvara ilk tuğlayı
10:14
that will actuallyaslında disabledevre dışı bırakma someonebirisi.
141
599000
3000
koymadığımıza emin olmamız gerekiyor.
10:19
PerhapsBelki de the existingmevcut modelmodel of only looking at what is brokenkırık in you
142
604000
5000
Sadece kendi mevcut kırgın yönlerimize ve bunları nasıl düzeltebileceğimizin
10:24
and how do we fixdüzeltmek it, servesvermektedir to be more disablingdevre dışı bırakma to the individualbireysel
143
609000
4000
modeline bakmak, o bireyde mevcut patolojiden bile daha fazla
10:28
than the pathologypatoloji itselfkendisi.
144
613000
3000
zedeleyici olabiliyor.
10:31
By not treatingtedavi the wholenessbütünlük of a personkişi,
145
616000
5000
Bir insanın bütünlüğüne işlemeden,
10:36
by not acknowledgingkabul theironların potencyKUDRET,
146
621000
2000
onların potansiyelini onaylamadan,
10:38
we are creatingoluşturma anotherbir diğeri illhasta on topüst of whateverher neyse naturaldoğal strugglemücadele they mightbelki have.
147
623000
7000
zaten uğraştıkları mevcut güçlüğün üzerine başka bir hastalık daha ekliyor olabiliriz.
10:45
We are effectivelyetkili bir şekilde gradingsınıflandırma someone'sbirisi var worthdeğer to our communitytoplum.
148
630000
6000
Birinin toplumsal değerini başarıyla sınıflandırıyoruz.
10:51
So we need to see throughvasitasiyla the pathologypatoloji
149
636000
3000
Yani o patolojinin içinde ve insan kapasitesi
10:54
and into the rangemenzil of humaninsan capabilitykabiliyet.
150
639000
5000
menzilinde görmek zorundayız.
11:00
And, mostçoğu importantlyönemlisi, there's a partnershiportaklık
151
645000
4000
Ve, en önemlisi de, bu kısıtlılık algımızla
11:04
betweenarasında those perceivedalgılanan deficiencieseksiklikleri
152
649000
2000
en güçlü yaratıcı yeteneklerimiz arasında da
11:06
and our greatestEn büyük creativeyaratıcı abilitykabiliyet.
153
651000
3000
bir ortaklık olmasıdır.
11:09
So it's not about devaluingdeğersizleştirmeliler, or negatinginkâr, these more tryingçalışıyor timeszamanlar
154
654000
5000
Yani konu değersizleştirmekle veya reddetmekle de ilgili değildir.
11:14
as something we want to avoidönlemek or sweepsüpürme underaltında the rugHalı,
155
659000
4000
Konu kaçınmak veya halının altına süpürmek istediğimizde bizi daha çok yoran süreçler yaşamaktansa
11:18
but insteadyerine to find those opportunitiesfırsatlar wrappedörtülü in the adversitysıkıntı.
156
663000
6000
bu zorluk paketinin içinde saklı olan fırsatları bulabilmekle ilgilidir.
11:24
So maybe the ideaFikir I want to put out there is
157
669000
2000
Ortaya koymak istediğim fikir belki de,
11:26
not so much overcomingüstesinden adversitysıkıntı
158
671000
5000
zorlukları alt etmekten çok,
11:31
as it is openingaçılış ourselveskendimizi up to it,
159
676000
4000
kendimizi zorluklara açıp
11:35
embracingkucaklama it,
160
680000
3000
onu kucaklamak,
11:38
grapplingfilika with it,
161
683000
2000
bir güreş tabiri kullanayım,
11:40
to use a wrestlinggüreş termterim,
162
685000
2000
onunla boğuşmak,
11:42
maybe even dancingdans with it.
163
687000
4000
belki de onunla dans etmek.
11:46
And, perhapsbelki, if we see adversitysıkıntı as naturaldoğal, consistenttutarlı and usefulişe yarar,
164
691000
8000
Ve belki de zorlukları doğal, tutarlı ve yararlı olarak algılarsak,
11:54
we're lessaz burdenedyükü by the presencevarlık of it.
165
699000
3000
onun varlığından dolayı daha az yük almış olacağız.
11:57
This yearyıl we celebratekutlamak the 200thinci birthdaydoğum günü of CharlesCharles DarwinDarwin,
166
702000
3000
Bu sene Charles Darwin'in 200. yaşgününü kutladık,
12:00
and it was 150 yearsyıl agoönce, when writingyazı about evolutionevrim,
167
705000
4000
ve bundan 150 yıl önce, Darwin evrim hakkında
12:04
that DarwinDarwin illustratedResimli, I think, a truthhakikat about the humaninsan characterkarakter.
168
709000
5000
yazmaktayken, insan karakteriyle ilgili bir gerçekten bahsetti.
12:09
To paraphrasetefsir: It's not the strongestEn güçlü of the speciesTürler that surviveshayatta,
169
714000
4000
Yorumlayacak olursam, hayatta kalanlar, türlerin en güçlüsü veya
12:13
norne de is it the mostçoğu intelligentakıllı that surviveshayatta;
170
718000
3000
en zekisi olanlar değildir,
12:16
it is the one that is mostçoğu adaptableuyarlanabilir to changedeğişiklik.
171
721000
5000
adaptasyon kapasitesi en fazla olanlarıdır.
12:21
ConflictÇatışma is the genesisoluşum of creationoluşturma.
172
726000
4000
Çatışma yaradılışın kökenidir.
12:26
From Darwin'sDarwin'in work, amongstarasında othersdiğerleri, we can recognizetanımak that
173
731000
3000
Darwin'in çalışmalarından anladığımız, bütün diğerlerine kıyasla,
12:29
the humaninsan abilitykabiliyet to survivehayatta kalmak and flourishgüzelleşmek
174
734000
5000
insanın hayatta kalma ve gelişme kabiliyeti,
12:34
is driventahrik by the strugglemücadele of the humaninsan spiritruh throughvasitasiyla conflictfikir ayrılığı
175
739000
5000
insan ruhundaki çatışmanın, dönüşüme doğru çabalamasıyla
12:39
into transformationdönüşüm.
176
744000
2000
harekete geçmektedir.
12:41
So, again, transformationdönüşüm, adaptationadaptasyon, is our greatestEn büyük humaninsan skillbeceri.
177
746000
6000
Yani, yine, dönüşüm ve uyum sağlama en önemli insan becerileridir.
12:48
And, perhapsbelki, untila kadar we're testedtest edilmiş, we don't know what we're madeyapılmış of.
178
753000
6000
Ve belki de bizler, test edilene kadar, mayamızda neler olduğunu da bilmiyoruz.
12:54
Maybe that's what adversitysıkıntı givesverir us:
179
759000
2000
Belki de zorluklar bize bunu veriyor;
12:56
a senseduyu of selföz, a senseduyu of our ownkendi powergüç.
180
761000
3000
kendimizi bilmeyi, kendi gücümüzü hissetmeyi.
13:00
So, we can give ourselveskendimizi a gifthediye.
181
765000
3000
Yani kendimize bir hediye verebiliriz.
13:03
We can re-imagineyeniden hayal adversitysıkıntı as something more than just toughsert timeszamanlar.
182
768000
7000
Zorluğu, sadece "güç zamanlar" olmaktan daha fazla bir şey olarak düşünebiliriz.
13:10
Maybe we can see it as changedeğişiklik.
183
775000
3000
Bunu bir "değişiklik" olarak görebiliriz.
13:13
AdversitySıkıntı is just changedeğişiklik that we haven'tyok adapteduyarlanmış ourselveskendimizi to yethenüz.
184
778000
5000
Zorluk denilen şey sadece henüz uyum sağlayamamış olduğumuz "değişikliktir"
13:19
I think the greatestEn büyük adversitysıkıntı that we'vebiz ettik createdoluşturulan for ourselveskendimizi
185
784000
3000
Bence yaşamdaki en büyük zorluğumuz, kendi kendimize yaratmış olduğumuz
13:22
is this ideaFikir of normalcynormallik.
186
787000
2000
normallik fikri.
13:24
Now, who'skim normalnormal?
187
789000
3000
Şimdi, normaal kim?
13:27
There's no normalnormal.
188
792000
2000
Normal diye bir şey yok.
13:29
There's commonortak, there's typicaltipik. There's no normalnormal,
189
794000
3000
Genel var ama genel normal demek değil. Tipik var. Ama bir normal yok.
13:32
and would you want to meetkarşılamak that poorfakir, beigebej personkişi if they existedvar?
190
797000
3000
Bu normal denilen sıkıcı kişiler var olsalardı, siz onlarla tanışmak ister miydiniz?
13:35
(LaughterKahkaha)
191
800000
2000
kahkahalar
13:37
I don't think so.
192
802000
2000
Sanmıyorum.
13:39
If we can changedeğişiklik this paradigmparadigma from one of achievingelde normalcynormallik
193
804000
5000
Eğer bu paradigmayı; birisinin normalliği başarmasından, ihtimalleri başarmasına
13:44
to one of possibilityolasılık -- or potencyKUDRET, to be even a little bitbit more dangeroustehlikeli --
194
809000
5000
hatta biraz daha tehlikeli de olsa potansiyelini başarmasına değiştirebilirsek
13:49
we can releaseserbest bırakmak the powergüç of so manyçok more childrençocuklar,
195
814000
3000
pek çok çocuğun içindeki gücü dışarıya çıkarmasını sağlayabiliriz, onları da
13:52
and inviteDavet etmek them to engagetutmak theironların rarenadir and valuabledeğerli abilitiesyetenekleri with the communitytoplum.
196
817000
8000
bu nadir ve değerli yeteneklerini toplumla bağlantılı kullanmaları için davet edebiliriz.
14:00
AnthropologistsAntropologlar tell us that the one thing
197
825000
3000
Antropologlar bize hep aynı şeyi söylüyor;
14:03
we as humansinsanlar have always requiredgereklidir of our communitytoplum membersüyeler
198
828000
3000
bizler, insanlar, tüm zamanlar boyunca cemiyetimizin diğer üyelerine
14:06
is to be of use, to be ableyapabilmek to contributekatkıda bulunmak.
199
831000
3000
ihtiyaç duyduk ve destek verdik.
14:10
There's evidencekanıt that NeanderthalsNeandertaller, 60,000 yearsyıl agoönce,
200
835000
4000
Neanderthals'da 60,000 yıl önce yaşlıların ve ciddi fiziksel
14:14
carriedtaşınan theironların elderlyyaşlı and those with seriousciddi physicalfiziksel injuryhasar,
201
839000
6000
yarası olan kişilerin diğerleri tarafından taşındığına dair kanıtlar var,
14:20
and perhapsbelki it's because the life experiencedeneyim of survivalhayatta kalma of these people
202
845000
6000
belki de bu kişilerin kurtulması ile elde edilen hayat deneyimi
14:26
provedkanıtlanmış of valuedeğer to the communitytoplum.
203
851000
2000
topluluklarına değer verdiklerinin ispatıydı;
14:28
They didn't viewgörünüm these people as brokenkırık and uselessyararsız;
204
853000
5000
bu insanları kırılmış ve işe yaramaz görmüyorduk,
14:33
they were seengörüldü as rarenadir and valuabledeğerli.
205
858000
3000
onları nadir ve değerli kabul ediyorduk.
14:36
A fewaz yearsyıl agoönce, I was in a foodGıda marketpazar in the townkasaba where I grewbüyüdü up
206
861000
3000
Bir kaç yıl önce, büyüdüğüm şehirdeki bir gıda marketindeydim
14:39
in that redkırmızı zonebölge in northeasternkuzeydoğu PennsylvaniaPennsylvania,
207
864000
4000
kuzeydoğu Pennsylvania'da o malum kırmızı bölgedeydim,
14:43
and I was standingayakta over a bushelsendeki yeteneği kendine of tomatoesdomates.
208
868000
2000
bir kasa domatesin başında duruyordum.
14:45
It was summertimeYaz Zamanı: I had shortsşort on.
209
870000
2000
Yaz aylarıydı, şort giymiştim.
14:47
I hearduymak this guy, his voiceses behindarkasında me say, "Well, if it isn't AimeeAimee MullinsMullins."
210
872000
5000
Arkamdan bir sesin, şu adamın sesinin "Eğer bu Aimee Mullins değilse neyim"
14:52
And I turndönüş around, and it's this olderdaha eski man. I have no ideaFikir who he is.
211
877000
4000
dediğini duyup döndüm, bu yaşlıca adamın kim olduğuna dair fikrim yoktu.
14:56
And I said, "I'm sorry, sirBayım, have we metmet? I don't rememberhatırlamak meetingtoplantı you."
212
881000
6000
Bende "pardon, daha önce tanışmış mıydık, anımsayamadım?" dedim.
15:02
He said, "Well, you wouldn'tolmaz rememberhatırlamak meetingtoplantı me.
213
887000
2000
Oda bana, "Elbette tanışmamızı anımsamazsın,
15:04
I mean, when we metmet I was deliveringteslim you from your mother'sannenin wombrahim."
214
889000
3000
ben seni annenin rahminden aldığım sırada tanışmıştık" dedi.
15:07
(LaughterKahkaha)
215
892000
2000
kahkahalar
15:09
Oh, that guy.
216
894000
3000
Ah, şu adam!
15:12
And, but of coursekurs, actuallyaslında, it did clicktık.
217
897000
2000
Ve elbette bende jeton düştü.
15:14
This man was DrDr. KeanKean,
218
899000
3000
Bu adam Dr. Kean'di,
15:17
a man that I had only knownbilinen about throughvasitasiyla my mother'sannenin storieshikayeleri of that day,
219
902000
4000
sadece annemin o güne dair anlattığı hikayelerden tanıdığım birisiydi,
15:21
because, of coursekurs, typicaltipik fashionmoda, I arrivedgeldi lategeç for my birthdaydoğum günü by two weekshaftalar.
220
906000
6000
cünkü, elbette, moda olduğu üzere, doğum günüme iki hafta kadar geç kalmıştım.
15:27
And so my mother'sannenin prenatalDoğum öncesi physicianhekim had gonegitmiş on vacationtatil,
221
912000
4000
Ve annemin doğum öncesi doktoru bir seyahate çıkmıştı,
15:31
so the man who deliveredteslim me was a completetamamlayınız strangeryabancı to my parentsebeveyn.
222
916000
5000
yani beni doğurtan kişi ailem için tamamen yabancı biriydi.
15:36
And, because I was borndoğmuş withoutolmadan the fibulafibula boneskemikler,
223
921000
3000
Ve fibula kemiklerim olmadan, ayaklarım dönük,
15:39
and had feetayaklar turneddönük in, and a fewaz toesayak parmakları in this footayak and a fewaz toesayak parmakları in that,
224
924000
3000
birkaç tırnak şu ayakta, birkaç tane de bu ayakta doğduğum için
15:42
he had to be the bearertaşıyıcı -- this strangeryabancı had to be the bearertaşıyıcı of badkötü newshaber.
225
927000
5000
kötü haberi aileme veren kişi de bu yabancı kişi olmuştu.
15:47
He said to me, "I had to give this prognosisprognoz to your parentsebeveyn
226
932000
4000
Bana "Ailene senin asla yürüyemeyeceğin diğer çocuklar kadar
15:51
that you would never walkyürümek,
227
936000
2000
hareketli olamayacağın,
15:53
and you would never have the kindtür of mobilityhareketlilik that other kidsçocuklar have
228
938000
4000
bağımsız bir hayat sürdüremeyeceğin bilgisini vermek zorunda kalmıştım
15:57
or any kindtür of life of independencebağımsızlık,
229
942000
2000
ve sende o günden beri beni
15:59
and you've been makingyapma liaryalancı out of me ever sincedan beri."
230
944000
2000
yalancı çıkarıp duruyorsun" dedi...
16:01
(LaughterKahkaha)
231
946000
2000
kahkahalar
16:03
(ApplauseAlkış)
232
948000
6000
alkışlar
16:09
The extraordinaryolağanüstü thing is that he said he had savedkaydedilmiş
233
954000
4000
Çok sıradışı olan benim bütün çocukluğumla ilgili
16:13
newspapergazete clippingskupürleri throughoutboyunca my wholebütün childhoodçocukluk,
234
958000
3000
her gazete küpürünü biriktirmesiydi,
16:16
whetherolup olmadığını winningkazanan a secondikinci gradesınıf spellingYazım denetimi beeArı,
235
961000
2000
ikinci sınıf heceleme arısı yarışmasını kazanmam olsun,
16:18
marchingyürüyen with the GirlKız Scoutsİzciler, you know, the HalloweenCadılar Bayramı paradegeçit töreni,
236
963000
3000
kız izcilerle Halloween alayında yürüyüş yapmam olsun,
16:21
winningkazanan my collegekolej scholarshipburs, or any of my sportsSpor Dalları victorieszaferler,
237
966000
5000
üniversite bursu kazanmam veya sportif başarılarım olsun,
16:26
and he was usingkullanma it, and integratingentegre it into teachingöğretim residentoturan studentsöğrencilerin,
238
971000
6000
hepsini saklamıştı ve bunları Hahnemann ve Hershey Tıp Falültesindeki
16:32
medMed studentsöğrencilerin from HahnemannHahnemann MedicalTıbbi SchoolOkul and HersheyHershey MedicalTıbbi SchoolOkul.
239
977000
5000
uzmanlık öğrencilerini eğitmek için kullanıyordu.
16:37
And he calleddenilen this partBölüm of the coursekurs the X FactorFaktör,
240
982000
3000
Ve kursun bu kısmına da XFaktörü adını vermişti,
16:40
the potentialpotansiyel of the humaninsan will.
241
985000
3000
İNSAN AZMİNİN POTANSİYELİ.
16:43
No prognosisprognoz can accounthesap for how powerfulgüçlü this could be
242
988000
4000
Hiç bir hastalık sonucunun tahmini, birisinin hayat kalitesinde
16:47
as a determinantbelirleyici in the qualitykalite of someone'sbirisi var life.
243
992000
4000
bu derece belirleyici ve etkili olamaz.
16:51
And DrDr. KeanKean wentgitti on to tell me,
244
996000
3000
Ve Dr. Kean bana anlatmaya devam etti;
16:54
he said, "In my experiencedeneyim, unlessolmadıkça repeatedlydefalarca told otherwiseaksi takdirde,
245
999000
8000
Bana "Benim deneyimime göre, başka türlüsü defalarca tekrarlanmadığı sürece,
17:02
and even if givenverilmiş a modicumaz miktar of supportdestek,
246
1007000
4000
hatta destek çok az miktarda verilse bile,
17:06
if left to theironların ownkendi devicescihazlar, a childçocuk will achievebaşarmak."
247
1011000
6000
çocuklar kendi eğilimlerine bırakılırlarsa, o çocuklar başarır" dedi.
17:12
See, DrDr. KeanKean madeyapılmış that shiftvardiya in thinkingdüşünme.
248
1017000
4000
Bakın, Dr. Kean o düşünce dönüşümünü yaşamış.
17:16
He understoodanladım that there's a differencefark betweenarasında the medicaltıbbi conditionşart
249
1021000
3000
Tıbbi koşullar ile, bir kişinin o koşullarda ne yapabileceği arasında
17:19
and what someonebirisi mightbelki do with it.
250
1024000
3000
ciddi bir fark var.
17:22
And there's been a shiftvardiya in my thinkingdüşünme over time,
251
1027000
3000
Ve benim de düşüncelerimde zamanla değişimler olmuştur,
17:25
in that, if you had askeddiye sordu me at 15 yearsyıl oldeski,
252
1030000
4000
eğer bana 15 yaşımdayken sorsaydınız,
17:29
if I would have tradedişlem gören prostheticsProtez for flesh-and-boneet ve kemik legsbacaklar,
253
1034000
4000
protezimi kanlı-canlı bacaklar ile değiştirebilirdim,
17:33
I wouldn'tolmaz have hesitatedtereddüt for a secondikinci.
254
1038000
3000
bir saniye bile tereddüt etmezdim.
17:36
I aspiredtalip to that kindtür of normalcynormallik back then.
255
1041000
6000
O zamanlar o türde bir normalliği arzuluyordum.
17:42
But if you asksormak me todaybugün, I'm not so sure.
256
1047000
3000
Bana bugün sorarsanız, pek emin değilim.
17:45
And it's because of the experiencesdeneyimler I've had with them,
257
1050000
5000
Çünkü onlarla yaşadığım pek çok deneyimim var,
17:50
not in spitenispet of the experiencesdeneyimler I've had with them.
258
1055000
6000
onlara rağmen yaşamış olduğum deneyimler değil.
17:56
And perhapsbelki this shiftvardiya in me has happenedolmuş
259
1061000
3000
Ve belki de benim bu değişimim, beni kısıtlamaya çalışıp
17:59
because I've been exposedmaruz to more people who have openedaçıldı doorskapılar for me
260
1064000
5000
üstüme gölgeler fırlatan kişilere nazaran, bana daha fazla kapı açmamı sağlayan
18:04
than those who have put lidskapakları and castoyuncular shadowsgölgeler on me.
261
1069000
7000
kişilere maruz kaldığım için olmuştur.
18:11
See, all you really need is one personkişi
262
1076000
2000
Görüyorsunuz, tek ihtiyacınız bir tek insan
18:13
to showgöstermek you the epiphanygörünüş of your ownkendi powergüç, and you're off.
263
1078000
5000
size kendi gücünüzü gösterecek ve siz yola çıkıvereceksiniz.
18:18
If you can handel somebodybirisi the keyanahtar to theironların ownkendi powergüç --
264
1083000
5000
Eğer birisine onun kendi içsel gücünün anahtarını verebilirseniz,
18:23
the humaninsan spiritruh is so receptivealıcı -- if you can do that
265
1088000
2000
insan ruhu öyle çabuk kavrar ki, eğer bunu yapabilir
18:25
and openaçık a doorkapı for someonebirisi at a crucialçok önemli momentan,
266
1090000
3000
ve kritik bir anda birisine kapı açabilirseniz,
18:28
you are educatingyetiştirmek them in the besten iyi senseduyu.
267
1093000
3000
onları en sağduyulu şekilde eğitiyorsunuz demektir.
18:31
You're teachingöğretim them to openaçık doorskapılar for themselveskendilerini.
268
1096000
5000
Onlara kendi içlerindeki kapıları kendileri için açmayı
18:36
In factgerçek, the exactkesin meaninganlam of the wordsözcük "educateEğitmek"
269
1101000
6000
öğretiyorsunuz. Aslında Eğitim kelimesinin kökü
18:42
comesgeliyor from the rootkök wordsözcük "educeeduce."
270
1107000
2000
"educe"'dur, ve anlamı da
18:44
It meansanlamına geliyor "to bringgetirmek forthileri what is withiniçinde,
271
1109000
4000
"içeride olanı ortaya çıkarmak"tır,
18:48
to bringgetirmek out potentialpotansiyel."
272
1113000
2000
potansiyeli dışarıya çıkarmak.
18:50
So again, whichhangi potentialpotansiyel do we want to bringgetirmek out?
273
1115000
5000
Yani yeniden, hangi potansiyelimizi çıkarmak istiyoruz?
18:55
There was a casedurum studyders çalışma donetamam in 1960s Britainİngiltere,
274
1120000
3000
1960'larda İngiltere'de bir vaka çalışması vardı,
18:58
when they were movinghareketli from grammardilbilgisi schoolsokullar to comprehensivekapsamlı schoolsokullar.
275
1123000
5000
o sırada dilbilgisi okullarından, geniş algılama okullarına geçiyorlardı.
19:03
It's calleddenilen the streamingyayın Akışı trialsdenemeler. We call it "trackingizleme" here in the StatesBirleşik.
276
1128000
3000
Buna gruplandırma deneyleri deniyor. Biz ABD'de burada buna takip diyoruz.
19:06
It's separatingayırma studentsöğrencilerin from A, B, C, D and so on.
277
1131000
5000
Çocukları A, B, C, D vs.. olarak ayırmakla ilgili,
19:11
And the "A studentsöğrencilerin" get the toughersert curriculumMüfredat, the besten iyi teachersöğretmenler, etcvb.
278
1136000
5000
A öğrencileri en sert müfredatı ve en iyi hocayı alıyor vs vs...
19:16
Well, they tookaldı, over a three-monthüç aylık perioddönem,
279
1141000
2000
Üç ay sonra D seviyesi öğrencilerine
19:18
D-levelD düzeyi studentsöğrencilerin, gaveverdi them A'sA'ın,
280
1143000
3000
A notu verilip, öğrencilere
19:21
told them they were "A'sA'ın," told them they were brightparlak,
281
1146000
3000
A seviyesinde oldukları, çok parlak oldukları söylenmiş.
19:24
and at the endson of this three-monthüç aylık perioddönem,
282
1149000
2000
Bu üç aylık dönemin sonunda,
19:26
they were performingicra at A-levelA düzeyi.
283
1151000
3000
hepsi gerçekten A seviyesinde performans göstermişler.
19:29
And, of coursekurs, the heartbreakingyürek, flipfiske sideyan of this studyders çalışma,
284
1154000
3000
Ve elbette, bu hikayenin bir de üzücü diğer yüzü var,
19:32
is that they tookaldı the "A studentsöğrencilerin" and told them they were "D'sD's."
285
1157000
5000
A seviyesindeki öğrencilere de D notu verip, D seviyesinde
19:37
And that's what happenedolmuş at the endson of that three-monthüç aylık perioddönem.
286
1162000
3000
oldukları söylenmiş. Üç aylık sürenin sonunda olan şey
19:40
Those who were still around in schoolokul, besidesdışında the people who had droppeddüştü out.
287
1165000
4000
Okulu bırakanlar dışında, okul çevresine takılan sadece birkaç öğrenci kalmış.
19:46
A crucialçok önemli partBölüm of this casedurum studyders çalışma was that the teachersöğretmenler were dupedaldatıldığını too.
288
1171000
9000
Bu çalışmanın kritik noktası öğretmenlerin de aldatılmış olması.
19:55
The teachersöğretmenler didn't know a switchşalter had been madeyapılmış.
289
1180000
2000
Öğretmenler bir değişim yapıldığını bilmemişler.
19:57
They were simplybasitçe told, "These are the 'A-students' A-öğrenciler,' these are the 'D-studentsVardı-öğrenciler.'"
290
1182000
4000
Onlara da basitce, bunlar A öğrencisi, bunlar B öğrencisi..denilmiş...
20:01
And that's how they wentgitti about teachingöğretim them and treatingtedavi them.
291
1186000
5000
Ve onlar da bu düşüncelerle öğrencilere yaklaşıp öyle davranmışlar.
20:07
So, I think that the only truedoğru disabilitysakatlık is a crushedezilmiş spiritruh,
292
1192000
9000
Yani, tek bir engellilik hali var, oda ezilmiş bir ruh hali,
20:16
a spiritruh that's been crushedezilmiş doesn't have hopeumut,
293
1201000
5000
ezilmiş bir ruhun umudu olmaz.
20:21
it doesn't see beautygüzellik,
294
1206000
2000
Güzellikleri göremez.
20:23
it no longeruzun has our naturaldoğal, childlikeçocuksu curiositymerak
295
1208000
6000
Artık bizlerin doğal çocuksu merakına,
20:29
and our innateDoğuştan gelen abilitykabiliyet to imaginehayal etmek.
296
1214000
3000
hayal kurabilme yetisine sahip değildir.
20:32
If insteadyerine, we can bolsterBolster a humaninsan spiritruh to keep hopeumut,
297
1217000
5000
Bunun yerine, umut taşıması için bir insan ruhunu destekleyebiliriz,
20:37
to see beautygüzellik in themselveskendilerini and othersdiğerleri,
298
1222000
4000
kendisindeki ve çevresindeki güzellikleri görmesine
20:41
to be curiousMeraklı and imaginativeyaratıcı,
299
1226000
3000
meraklı ve hayalperest olmasına yardım edebiliriz,
20:44
then we are trulygerçekten usingkullanma our powergüç well.
300
1229000
4000
işte o zaman gerçekten gücümüzü güzel kullanıyoruz demektir.
20:48
When a spiritruh has those qualitiesnitelikleri, we are ableyapabilmek to createyaratmak newyeni realitiesgerçekler
301
1233000
6000
Bir ruhta bu değerler varsa, yeni gerçeklikler ve yeni "oluş" yolları
20:54
and newyeni waysyolları of beingolmak.
302
1239000
3000
yaratmaya kadirdir.
20:57
I'd like to leaveayrılmak you with a poemşiir
303
1242000
2000
Ayrılırken sizi bir şiirle bırakmak istiyorum
20:59
by a fourteenth-centuryon dördüncü yüzyıl PersianFarsça poetşair namedadlı HafizHâfız (şair)
304
1244000
4000
arkadaşım Jacques Dembois'nun bana anlattığı
21:03
that my friendarkadaş, JacquesJacques DemboisDembois'nun told me about,
305
1248000
3000
Hafız adında İranlı'lı bir şairden.
21:06
and the poemşiir is calleddenilen "The God Who Only KnowsBilir FourDört WordsKelimeler":
306
1251000
5000
Şiirin adı, "Sadece Dört Kelime Bilen Tanrı"
21:11
"EveryHer childçocuk has knownbilinen God,
307
1256000
4000
"Her çocuk Tanrı'yı tanıdı,
21:15
not the God of namesisimler,
308
1260000
2000
İsimlerin Tanrı'sı değil,
21:17
not the God of don'tsyapılmaması gerekenler,
309
1262000
3000
Yapma'ların Tanrı'sı değil,
21:20
but the God who only knowsbilir fourdört wordskelimeler and keepstutar repeatingYinelenen them,
310
1265000
5000
O Tanrı ki, sadece dört kelime bilen ve sürekli onları tekrar eden,
21:25
sayingsöz, 'Come' Gel dancedans with me.
311
1270000
7000
"Gel ve benimle danset" diyen,
21:32
Come, dancedans with me. Come, dancedans with me.'"
312
1277000
3000
Gel ve benimle danset.
21:35
Thank you.
313
1280000
2000
Teşekkürler.
21:37
(ApplauseAlkış)
314
1282000
13000
Alkışlar
Translated by Seda Demirel
Reviewed by Levent Celik

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Aimee Mullins - Athlete and actor
A record-breaker at the Paralympic Games in 1996, Aimee Mullins has built a career as a model, actor and advocate for women, sports and the next generation of prosthetics.

Why you should listen

Aimee Mullins was born without fibular bones, and had both of her legs amputated below the knee when she was an infant. She learned to walk on prosthetics, then to run -- competing at the national and international level as a champion sprinter, and setting world records at the 1996 Paralympics in Atlanta. At Georgetown, where she double-majored in history and diplomacy, she became the first double amputee to compete in NCAA Division 1 track and field.

After school, Mullins did some modeling -- including a legendary runway show for Alexander McQueen -- and then turned to acting, appearing as the Leopard Queen in Matthew Barney's Cremaster Cycle. In 2008 she was the official Ambassador for the Tribeca/ESPN Sports Film Festival.

She's a passionate advocate for a new kind of thinking about prosthetics, and recently mentioned to an interviewer that she's been looking closely at MIT's in-development powered robotic ankle, "which I fully plan on having."

More profile about the speaker
Aimee Mullins | Speaker | TED.com