ABOUT THE SPEAKER
Liz Ogbu - Designer, urbanist, social change agent
Liz Ogbu works with/in communities in need, to use tactical, human-centered design to tackle wicked social problems and catalyze community healing.

Why you should listen

Liz Ogbu writes: "While I received my architecture training at a prestigious architecture school (Harvard), my vision of architecture has always been broader than just bricks and mortar. I believe that the very act of design is about creating places that enable people to be and feel acknowledged, to connect to one another, to heal and to thrive. For me, design solutions emerge not just from an aesthetic place but from also taking a human-centered approach in which people’s needs and desires drive the process; problems (and solutions) are looked at not at the level of isolated objects but from the perspective of systemic injustices. Ideas are prototyped rapidly, in real time, at human scale, and in collaboration with communities.

"I’ve intensely pursued opportunities to advance this vision throughout my career, from founding an innovative social impact design consultancy, Studio O, to projects like designing shelters for immigrant day laborers to advocacy work like Dick and Rick: A Primer on Social Impact Design to research around issues of equitable development in urban marginalized communities in Australia and South Africa."

More profile about the speaker
Liz Ogbu | Speaker | TED.com
TEDWomen 2017

Liz Ogbu: What if gentrification was about healing communities instead of displacing them?

Liz Ogbu: Kentsel dönüşüm, toplulukları yerlerinden etmek yerine onları iyileştirmekle ilgili olsaydı?

Filmed:
942,443 views

Liz Ogbu mekânsal adalet -adaletin bir coğrafyası olduğu, kaynak ve hizmette adil dağılımın temel bir insan hakkı olduğu fikri- üzerine çalışan bir mimar. San Francisco'da, kentsel dönüşüme dair aşina olduğumuz, gelişim ve ilerleme tarafından fakir insanların dışarı atılmasına dair, tüm hikâyeleri sorguluyor. "Neden kültürlerin silinmesi ve ekonomik nedenlerle yerinden edilme kaçınılmazmış gibi davranıyoruz?" diye sorarak geliştiricilere, mimarlara ve politika yapıcılara "İnsanların evlerinde, topluluklarında, bir bütünmüş gibi hissettikleri yerlerde kalabilmeleri için taahhütler verilmesi" çağrısında bulunuyor.
- Designer, urbanist, social change agent
Liz Ogbu works with/in communities in need, to use tactical, human-centered design to tackle wicked social problems and catalyze community healing. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:13
I grewbüyüdü up in a familyaile
of socialsosyal scientistsBilim adamları,
0
1370
2690
Toplum bilimcilerin olduğu
bir ailede büyüsem de
00:17
but I was the weirdtuhaf childçocuk who drewdrew.
1
5004
2531
ben resim yapabilen
şu tuhaf çocuktum.
00:20
(LaughterKahkaha)
2
8108
1246
(Gülüşler)
00:21
From makingyapma sketchesskeçler of the modelsmodeller
in my mom'sannemin SearsSears catalogkatalog ...
3
9796
3905
Annemin Sears kataloğundaki modellerin
çizimlerini yapmaktan tutun da
00:27
to a bedroomyatak odası so fulltam of my craftzanaat projectsprojeler
4
15187
2776
sanatsal projelerimle dolu
yatak odasına kadar,
00:29
that it was like my ownkendi
personalkişisel artSanat gallerygaleri,
5
17987
2216
sanki burası benim kişisel
sanat galerim gibiydi
00:33
I livedyaşamış to make.
6
21164
1809
ve ben çizim yapmak için
yaşıyordum.
00:36
I don't think anyonekimse in my familyaile
was surprisedşaşırmış when I becameoldu an architectmimar.
7
24909
3743
Ailemden kimsenin, benim bir mimar
olmama şaşırdığını sanmıyorum.
00:41
But to be honestdürüst with you,
8
29844
2285
Ama dürüst olmam gerekirse
00:44
the realgerçek foundationvakıf
of the architectmimar I becameoldu
9
32153
2454
mimar olmamın temelinde,
00:46
was not laidkoydu in that bedroomyatak odası artSanat gallerygaleri
10
34631
2652
yatak odasındaki sanat galerisi değil,
00:49
but by the conversationskonuşmaları
around my family'sailenin dinnerakşam yemegi tabletablo.
11
37307
3039
ailemin yemek masasındaki
sohbetleri yatıyor.
İnsanların nasıl yaşadığı ve birbirleri
ile nasıl iletişim kurduklarıyla
00:53
There were storieshikayeleri of how people
livedyaşamış and connectedbağlı to one anotherbir diğeri,
12
41540
4387
ilgili hikâyeler vardı; kente göçlerin
Zambiya'daki köylere etkilerinden tutun,
00:57
from the impactdarbe of urbankentsel migrationgöç
on a villageköy in ZambiaZambiya
13
45951
3693
01:01
to the complexkarmaşık healthsağlık carebakım needsihtiyaçlar
14
49668
1528
San Francisco sokaklarındaki evsizlerin
komplike sağlık ihtiyaçlarına kadar.
01:03
of the homelessevsiz
in the streetssokaklar of SanSan FranciscoFrancisco.
15
51220
2250
01:06
Now, it would be fairadil
16
54574
1190
Şuan, yanınızda oturanlara dönüp
01:07
if you're looking over at your seatmateseatmate
17
55788
1947
"Bunun mimarlıkla ne alakası var?"
01:09
and wonderingmerak ediyor, "What the hellcehennem
does that have to do with architecturemimari?"
18
57759
3950
diye soruyor olabilirsiniz.
01:13
Well, all of these storieshikayeleri involvedilgili spaceuzay
19
61733
3539
Tüm bu hikâyeler, mekân ve
01:18
and how it did or didn't accommodateKarşılamak us.
20
66497
2928
bizi nasıl barındırdığı ya da
barındırmadığı ile ilişkili.
01:23
The factgerçek is,
21
71134
1151
Aslına bakarsanız,
01:24
we sharepay some of our deepesten derin connectionsbağlantıları
22
72309
1926
en derin ilişkilerimizi
fiziksel mekânda
01:26
in physicalfiziksel spaceuzay.
23
74259
1264
paylaşıyoruz.
01:28
And our storieshikayeleri playoyun out,
24
76309
1403
Mesajlaşılan ve twit atılan
01:29
even in this crazyçılgın ageyaş
of textingmanifatura and tweetingTweeting,
25
77736
3707
bu çılgın dönemde bile,
hikâyelerimiz
01:33
in physicalfiziksel spaceuzay.
26
81467
1263
fiziksel mekânda yaşanıyor.
01:36
UnfortunatelyNe yazık ki, architecturemimari
hasn'tdeğil sahiptir donetamam a great job
27
84201
3833
Ne yazık ki mimari, hepimizin
hikâyelerini eşit ve adil bir şekilde
01:40
of tellingsöylüyorum all of our storieshikayeleri equallyaynı derecede.
28
88058
2682
anlatmak konusunda
iyi bir iş çıkaramamış.
01:43
Too oftensık sık, we see the buildingbina
of monumentsanıtlar like the GherkinKornişon
29
91491
3796
Sıklıkla, Gherkin ya da
Trump Tower gibi
01:47
or even TrumpKoz TowerKule ...
30
95311
1381
anıtlar görüyoruz...
01:48
(LaughterKahkaha)
31
96716
1642
(Gülüşler)
01:50
that tell the storyÖykü of the havesgerekenler
ratherdaha doğrusu than the have-notsyoksullar.
32
98749
3508
yoksulların hikâyelerinden ziyade
varlıklıların hikâyelerini anlatan.
01:55
ThroughoutBoyunca my careerkariyer,
33
103245
1768
Kariyerim boyunca,
01:57
I've activelyaktif resisteddirendi the practiceuygulama
34
105037
1671
çoğunlukla beyaz, erkek ve zengin olan
01:58
of buildingbina monumentsanıtlar
to certainbelli peoples'halklar storieshikayeleri --
35
106732
2925
belirli insanların hikâyelerini anlatan ve
02:01
usuallygenellikle whitebeyaz, maleerkek, richzengin --
36
109681
3342
çoğunlukla dar gelirli ailelerden olan
beyaz olmayan diğer insanların
hikâyelerinin
02:05
and bulldozingbuldozerle other peoples'halklar storieshikayeleri --
37
113047
2465
buldozerle üzerinden geçen
02:07
usuallygenellikle people of colorrenk
38
115536
1699
anıtları yapmaktan imtina ettim.
02:09
from low-incomedüşük gelirli communitiestopluluklar.
39
117259
1470
Çoğu zaman susturulmuş olanların
02:11
I've trieddenenmiş to createyaratmak a practiceuygulama
40
119857
1477
02:13
that is rootedköklü in elevatingyükselen the storieshikayeleri
41
121358
2018
hikâyelerini yükseltmeye çalışacak
02:15
of those who have
mostçoğu oftensık sık been silencedsusturdu.
42
123400
2796
şekilde mesleğimi icra etme çalıştım.
02:19
That work --
43
127491
1150
Bu iş,
02:21
it's been a missionmisyon in spatialuzaysal justiceadalet.
44
129453
2214
mekânsal adaleti sağlama görevi oldu.
02:24
(ApplauseAlkış)
45
132487
5971
(Alkışlar)
02:30
Now, spatialuzaysal justiceadalet
meansanlamına geliyor that we understandanlama
46
138482
2412
Mekânsal adalet,
adaletin bir coğrafyası olduğunu
02:32
that justiceadalet has a geographyCoğrafya,
47
140918
2627
02:36
and that the equitableparasal olmayan distributiondağıtım
of resourceskaynaklar, servicesHizmetler and accesserişim
48
144977
5613
ve kaynak, hizmet ve erişimin
adil dağılımının, temelde
bir insan hakkı olduğunu,
anladığımız anlamına geliyor.
02:42
is a basictemel humaninsan right.
49
150614
1499
02:45
So what does spatialuzaysal justiceadalet look like?
50
153426
1875
O hâlde, mekânsal adalet
nasıl bir şeydir ?
02:48
Well, I'd like to sharepay a storyÖykü with you.
51
156161
2155
Sizinle burada bir hikâye
paylaşmak istiyorum.
02:51
For yearsyıl,
52
159703
1304
Yıllarca,
02:53
I've been workingçalışma in the historicallytarihsel
African-AmericanAfrikalı-Amerikalı neighborhoodKomşuluk
53
161031
3157
San Francisco'daki tarihi
Afro-Amerikan mahallesi olan
Bayview Hunters Point'te
çalışıyordum, bu mahalle
02:56
of BayviewBayview HuntersAvcılar PointNoktası in SanSan FranciscoFrancisco,
54
164212
2084
eskiden bir enerji santralinin
kurulu olduğu bir bölgede.
02:58
on a plotarsa of landarazi
that oncebir Zamanlar heldbekletilen a powergüç plantbitki.
55
166320
2263
90'lı yıllarda bir grup insan,
santralin yukarısındaki tepede
03:01
Back in the '90s,
56
169418
1227
03:02
a communitytoplum groupgrup led by mothersanneler
who livedyaşamış in the publichalka açık housingKonut
57
170669
3070
bulunan lojmanlarda yaşamış
annelerin öncülüğünde
03:05
on the hillTepe aboveyukarıdaki the plantbitki
58
173763
1552
santralin kapatılması için savaştı.
03:07
foughtkavga etti for its closurekapatma.
59
175339
1329
03:09
They wonwon.
60
177111
1150
Kazandılar.
03:10
The utilityyarar companyşirket finallyen sonunda toreyırttı it down,
61
178592
2743
Kamu hizmeti veren şirket
en sonunda yıktı,
03:13
cleanedtemizlenir the soiltoprak
62
181359
1348
toprağı temizledi
ve alanın büyük bir kısmını
asfaltla kapladı ki
03:14
and cappedşapkalı mostçoğu of the siteyer with asphaltAsfalt
63
182731
2121
03:16
so that the cleantemiz soiltoprak wouldn'tolmaz blowdarbe away.
64
184876
2239
temizlenen toprak alan
tarumar edilmesin.
03:19
SoundsSesler like a successbaşarı storyÖykü, right?
65
187139
1817
Kulağa bir başarı hikâyesi
gibi geliyor, değil mi?
03:22
Well, not so fasthızlı.
66
190231
1150
O kadar hızlı değil.
03:24
You see, because of variousçeşitli issuessorunlar
like landarazi entitlementshaklar,
67
192342
2785
Toprak üzerindeki
hak sahiplikleri, kira sözleşmeleri
03:27
leasekira agreementsanlaşmalar, etcvb.,
68
195151
2029
vesaire birçok sorun nedeniyle
03:29
the landarazi actuallyaslında couldn'tcould be redevelopedredeveloped
for at leasten az fivebeş to 10 yearsyıl.
69
197204
3951
arazi en az 5-10 yıl süre ile
imara açılmıyor.
03:34
What that meantdemek is that this communitytoplum
70
202337
3170
Bu, on yıllar boyu elektrik santrali
03:37
that had been livingyaşam
nearyakın a powergüç plantbitki for decadeson yıllar,
71
205531
3262

yakınlarında yaşamış olan halkın
şimdilerde
03:40
now had 30 acresdönüm of asphaltAsfalt
in theironların backyardarka bahçe.
72
208817
5825
arka bahçelerinde
30 dönüm asfalt olması demek.
03:47
To put that in contextbağlam for you,
73
215711
1540
Bunu size şöyle açıklayabilirim:
03:49
30 acresdönüm is equaleşit
to about 30 footballFutbol fieldsalanlar.
74
217275
2986
30 dönüm neredeyse
30 futbol sahası demek.
03:52
Now, the utilityyarar companyşirket
didn't want to be the badkötü guy here.
75
220909
3214
Şirket burada kötü adam
olmak istemedi.
03:56
RecognizingTanıma that they owedborçlu the communitytoplum,
76
224147
2268
Topluluğa borçlu olduklarının
farkına vardılar,
03:58
they actuallyaslında put out a call for designerstasarımcılar
77
226439
2000
hakikaten de tasarımcıları arayarak
04:00
to proposeteklif etmek, önermek temporarygeçici useskullanımları for this siteyer,
78
228463
1905
alanın geçici kullanımını
teklif ettiler ki
04:02
hopingumut to turndönüş it into a communitytoplum benefityarar
79
230392
2875
yıkım olmasındansa
topluluk yararına dönüştürülebilsin.
04:05
ratherdaha doğrusu than blightyıkım.
80
233291
1361
04:07
I'm partBölüm of the diverseçeşitli teamtakım of designerstasarımcılar
that respondedcevap to that call,
81
235351
3789
Ben de çağrıya yanıt veren
birbirinden farklı tasarımcılardan biriyim
ve son dört yılda yerel örgütler
04:11
and for the last fourdört yearsyıl,
82
239164
1337
04:12
we'vebiz ettik been collaboratingişbirliği
with those mothersanneler
83
240525
2000
ve ilgili şirketle olduğu gibi,
bu anneler
04:14
and other residentssakinleri,
84
242549
1151
ve diğer sakinler ile de
04:15
as well as localyerel organizationsorganizasyonlar
and the utilityyarar companyşirket.
85
243724
2970
işbirliği yapıyoruz.
04:19
We'veBiz ettik been experimentingdeneme
with all typestürleri of eventsolaylar
86
247394
2796
Mekânsal adaleti sağlayabilmek
ve problemi ele alabilmek için
04:22
to try and addressadres issuessorunlar
of spatialuzaysal justiceadalet.
87
250214
2516
her türlü etkinliği deneyimledik.
04:24
Everything from job trainingEğitim workshopsatölyeler
88
252754
3129
İş eğitimi atölyelerinden tutun
04:27
to an annualyıllık circussirk
89
255907
1728
senelik sirk pistine kadar her şeyi,
04:29
to even a beautifulgüzel, newyeni shorelinekıyı trailiz.
90
257659
2299
hatta yeni ve güzel bir sahil yolunu bile.
04:32
In the fourdört yearsyıl
that we'vebiz ettik been operationalişletme,
91
260511
2468
Operasyonda olduğumuz
dört sene içinde,
04:35
over 12,000 people have come
and donetamam something on this siteyer
92
263003
3961
12 binin üstünde insan geldi
ve bağlantılarının bu alanı
04:38
that we hopeumut has transformeddönüştürülmüş
theironların relationshipilişki to it.
93
266988
3434
dönüştürebilmesini
umduğumuz bir şeyler yaptı.
04:44
But latelyson zamanlarda,
94
272115
1513
Ancak son zamanlarda
bu etkinliklerin yeterli olmadığının
farkına varıyorum.
04:45
I'm startingbaşlangıç to realizegerçekleştirmek
that eventsolaylar are not enoughyeterli.
95
273652
3566
04:50
A fewaz monthsay agoönce,
96
278538
1150
Birkaç ay önce,
04:51
there was a communitytoplum meetingtoplantı
in this neighborhoodKomşuluk.
97
279712
2565
bu mahallede
bir halk toplantısı yapıldı.
04:54
The utilityyarar companyşirket was finallyen sonunda readyhazır
to talk concretelysomut olarak
98
282301
3065
Sonunda şirket,
uzun dönem yeniden yapılanma
hakkında açık bir biçimde
konuşmaya hazırdı.
04:57
about long-termuzun vadeli redevelopmentyeniden geliştirilmesi.
99
285390
1751
05:00
That meetingtoplantı was kindtür of a disasterafet.
100
288028
3349
Toplantı facia gibi geçti.
05:04
There was a lot of yellingseslenme and angeröfke.
101
292800
1762
Çok fazla bağırış ve öfke vardı.
05:06
People askeddiye sordu things like,
102
294586
1580
İnsanlar şu gibi şeyler sordu:
05:08
"If you're going
to sellsatmak it to a developergeliştirici,
103
296190
2000
"Bir imarcıya satarsanız
onlar da herkesin yaptığı gibi
05:10
wouldn'tolmaz they just buildinşa etmek
luxurylüks condoskınamak like everyoneherkes elsebaşka?"
104
298214
2912
lüks apartman daireleri dikmez mi?"
05:13
And "Where has the cityŞehir been?"
105
301150
1771
"Şehir nerelerde?"
05:14
"Why aren'tdeğil there more jobsMeslekler
and resourceskaynaklar in this neighborhoodKomşuluk?"
106
302945
3020
"Neden bu mahallede
daha fazla iş ve kaynak yok?"
05:19
It was not that our eventsolaylar
had failedbaşarısız oldu to bringgetirmek joysevinç.
107
307619
3143
Bunlar, bizim orada yaptıklarımızın
başarısız olmasından, onları mutlu
05:23
But in spitenispet of that,
there was still painAğrı here.
108
311935
2779
etmemesinden değil buralarda
hâlâ acıların bulunmasından dolayıydı.
05:27
PainAğrı from a historytarih
of environmentalçevre injusticeadaletsizlik
109
315995
2199
Acı; tarihteki çevresel adaletsizliklerden
kaynaklanıyor;
05:30
that left manyçok industrialSanayi
useskullanımları in this neighborhoodKomşuluk,
110
318218
3932
mahalle sakinlerinin, zehirli atıklara
yakın ve kelimenin tam anlamıyla
05:34
leavingayrılma residentssakinleri livingyaşam nearyakın toxictoksik wasteatık
111
322174
2131
pislik içinde yaşamalarına
neden olan
05:36
and, literallyharfi harfine, shitbok.
112
324329
1503
endüstriyel atıklardan.
05:39
There's painAğrı from the factgerçek
113
327275
1287
Hâlâ kişi başına düşen gelirin en az,
05:40
that this zipzip codekod still has
one of the lowesten düşük perbaşına capitadüşen incomegelir,
114
328586
4702
işsizlik ve hapsedilme oranlarının
en yüksek olduğu,
05:45
highesten yüksek unemploymentişsizlik
115
333312
1309
posta kodu olmaktan
kaynaklanan bir acı var.
05:46
and highesten yüksek incarcerationhapsetme ratesoranları
116
334645
1657
05:48
in a cityŞehir whichhangi techteknoloji giantsDevler
like TwitterTwitter, AirbnbAirbnb and UberUber call home.
117
336326
4425
Twitter, Airbnb ve Uber gibi
teknoloji devlerinin evi olan yerde.
05:53
And those techteknoloji companiesşirketler --
118
341810
1697
Ve aslında bu teknoloji şirketleri,
05:55
hmHM --
119
343531
1285
hmm...
05:56
they'veonlar ettik actuallyaslında helpedyardım etti to triggertetik
a gentrificationmutenalaşma pushit
120
344840
2659
bu mahalleyi hem kimlik
hem de nüfus anlamında
hızlı bir biçimde yeniden tanımlayan
kentsel dönüşümde,
05:59
that is rapidlyhızla redefiningyeniden tanımlama
this neighborhoodKomşuluk,
121
347523
2097
06:01
bothher ikisi de in termsşartlar of identityKimlik and populationnüfus.
122
349644
2223
tetiği çekenlere destek oldular.
06:05
Now let me pauseDuraklat for a momentan
to talk about gentrificationmutenalaşma.
123
353299
3561
Kentsel dönüşüm hakkında konuşmadan
önce duraksamama izin verin.
06:10
I suspectşüpheli for a lot of us,
it's kindtür of like a dirtykirli wordsözcük.
124
358578
3048
Bunun, birçoğumuz için kötü ve karanlık
bir kelime olduğundan şüpheleniyorum.
Çünkü fakir sakinlerin
mahallelerinden edilip
06:15
It's becomeolmak synonymouseşanlamlı
with the displacementdeplasman
125
363350
2121
yerlerine
daha zengin kişilerin getirilmesiyle
06:17
of poorfakir residentssakinleri from theironların neighborhoodKomşuluk
126
365495
1997
06:19
by wealthiervarlıklı newcomersyeni gelenler.
127
367516
1298
eş anlamlı bir kelime oldu.
06:21
If you've ever been displacedyerinden,
128
369355
2289
Eğer daha önce yerinizden edilmişseniz
06:23
then you know the agonyacı
of losingkaybetme a placeyer that heldbekletilen your storyÖykü.
129
371668
3022
hikâyenizi taşıyan yeri kaybetmenin
verdiği ızdırabı bilirsiniz.
06:28
And if you haven'tyok experienceddeneyimli this,
130
376176
2564
Ve eğer böyle bir şeyi
tecrübe etmediyseniz
06:30
then I'm going to asksormak you to try
and imaginehayal etmek your way into it right now.
131
378764
3381
şimdi sizden, kendinizi bu şekilde
hayal etmenizi isteyeceğim.
06:35
Think about what it would be like
to find your favoritesevdiğim localyerel spotyer,
132
383039
3493
Sıklıkla gidip, arkadaşlarınız veya
mekânın demirbaşlarıyla takıldığınız
06:38
a placeyer where you oftensık sık wentgitti and hungasılı out
with the old-timersYaşlandıkça daha iyi or your friendsarkadaşlar,
133
386556
3678
en sevdiğiniz yerel noktanın,
yerinde yellerin esmesinin
nasıl hissettirebileceğini bir düşünün.
06:43
had vanishedyok oldu.
134
391486
1150
06:45
And then you get home,
135
393687
1151
Evinize gittiğinizde,
ev sahibinizden
06:46
and you find a from your landlordkiraya veren,
136
394862
1830
kiranızın ikiye katlandığını
06:48
sayingsöz that your rent'sKira'nın been doubledkatına.
137
396716
1910
söyleyen bir yazı geldiğini düşünün.
06:51
The choiceseçim to staykalmak --
138
399734
1555
Kalmak,
sizin yapabileceğiniz bir seçim değil.
06:54
it's not yoursseninki to make.
139
402301
1234
06:56
You no longeruzun belongait in your home.
140
404737
1806
Artık evinize ait değilsiniz.
07:00
And know that this feelingduygu
you're feelingduygu right now,
141
408607
4079
Şuan hissettiğiniz şey,
07:04
it would be the sameaynı
142
412710
1356
size zarar veren insanın
kastı olsun ya da olmasın değişmezdi.
07:06
regardlessne olursa olsun of whetherolup olmadığını or not the personkişi
who harmedzarar you meantdemek to do so.
143
414090
3444
07:12
DeveloperGeliştirici MajoraMajor: CarterCarter oncebir Zamanlar said to me,
144
420019
3044
Geliştirici Majora Carter
bana şöyle söylemişti:
07:15
"PoorZavallı people don't hatenefret gentrificationmutenalaşma.
145
423087
2422
"Fakir insanlar kentsel dönüşümden
nefret etmiyorlar.
07:17
They just hatenefret that they rarelynadiren get
to hangasmak around long enoughyeterli
146
425533
3284
Onların nefret ettiği şey;
kentsel dönüşümün faydalarından
yararlanacak kadar
orada kalamamaları."
07:20
to enjoykeyfini çıkarın its benefitsfaydaları."
147
428841
1266
07:23
Why is it that we treattedavi etmek culturekültür erasuresilme
and economicekonomik displacementdeplasman as inevitablekaçınılmaz?
148
431970
5307
Neden kültürlerin silinmesi ve
ekonomik nedenlerle yerinden edilme
kaçınılmazmış gibi davranıyoruz?
07:30
We could approachyaklaşım developmentgelişme
149
438930
1447
Geçmişteki adaletsizliklerin
bilinci ile,
07:32
with an acknowledgmentalındı
of pastgeçmiş injusticesadaletsizlikler --
150
440401
2618
sadece yeni değil,
eski hikâyelerde de değerler bularak
07:35
find valuedeğer not only in those newyeni storieshikayeleri
151
443043
1963
07:37
but the oldeski onesolanlar, too.
152
445030
1150
07:39
And make a commitmenttaahhüt to buildinşa etmek
people'sinsanların capacitykapasite to staykalmak --
153
447145
3246
insanların evleri, toplulukları,
bir bütünmüş gibi hissettikleri
07:43
to staykalmak in theironların homesevler,
154
451681
2096
yerlerde kalabilmeleri için
taahhütler vererek
07:45
to staykalmak in theironların communitiestopluluklar,
155
453801
2127
07:47
to staykalmak where they feel wholebütün.
156
455952
1658
yeni bir yaklaşım geliştirebiliriz.
07:52
But to do this rethinkyeniden düşünmek,
157
460297
1726
Etraflıca düşünürsek,
07:54
it requiresgerektirir looking
at those pastgeçmiş injusticesadaletsizlikler
158
462047
3164
bu, geçmişteki adaletsizliklere
ve bununla iç içe geçmiş acı ve kederlere
bakmayı gerektiriyor.
07:57
and the painAğrı and griefkeder
that is interwoveniç içe into them.
159
465235
2480
08:00
And as I startedbaşladı to reflectyansıtmak
on my ownkendi work,
160
468474
2778
Bunu kendi işimde
derinlemesine düşündüğümde
08:03
I realizedgerçekleştirilen that painAğrı and griefkeder
have been recurringYinelenen themestemalar.
161
471276
2727
farkına vardım ki,
bu acı ve kederler tekerrür ediyor.
08:07
I heardduymuş it earlyerken on
in the BayviewBayview HuntersAvcılar PointNoktası projectproje
162
475142
2629
Bayview Hunters Point projesinde
ismi Daryl olan
08:09
when a man namedadlı DarylDaryl said,
163
477795
1881
birinden şunları duymuştum:
"Biz hep, sahibi olmayan
bir adaymışcasına bir kenara atılıyoruz."
08:11
"We'veBiz ettik always been
setset asidebir kenara like an islandada --
164
479700
2379
08:14
a no-man's-landyasak."
165
482103
1255
08:16
I alsoAyrıca heardduymuş it in HoustonHouston,
166
484780
1453
Ayrıca Houston'da,
günlük işlerde çalışan işçilerle
yürüttüğüm projede de duymuştum.
08:18
when I was workingçalışma on a projectproje
with day laborersişçi.
167
486257
2334
08:20
And as JuanJuan told me storieshikayeleri
of beingolmak robbedsoydular of his wagesücret manyçok timeszamanlar
168
488615
3253
Juan, evine ekmek götürebilmek için
her gün durduğu köşede
08:23
on the cornerköşe in whichhangi he stooddurdu everyher day
169
491892
2508
defalarca yevmiyesinin çalındığına ilişkin
08:26
to earnkazanmak a livingyaşam to supportdestek his familyaile,
170
494424
2571
hikâyeler anlattığında
08:29
he askeddiye sordu,
171
497019
1151
şunu sordu;
08:30
"Why can't anyonekimse see
the sacrednesskutsallık of this siteyer?"
172
498194
2730
"Bu alanın kutsallığını
neden kimse göremiyor?"
08:34
You know, you've seengörüldü the painAğrı, too.
173
502757
2643
Biliyorsun, acıyı sen de gördün.
08:38
From campaignskampanyalar around statueheykel removalskaldırma işlemi
in CharlottesvilleCharlottesville and NewYeni OrleansOrleans ...
174
506604
3733
Charlottesville ve New Orleans'taki
heykelleri kaldırma kampanyalarından
08:43
to townskasabalar that have lostkayıp
theironların industrialSanayi lifebloodcan damarı
175
511796
2334
endüstriyel gücünü kaybeden ve
08:46
and are now dyingölen,
176
514154
1174
Lorain, Ohio, Bolton
08:47
like LorainLorain, OhioOhio and BoltonBolton, Englandİngiltere.
177
515352
2355
gibi ölen şehirlere kadar...
08:51
We oftensık sık rushacele to remakeremake these placesyerler,
178
519212
3342
Çoğu kez, acılarını dindirebileceğimizi
düşünerek
bu yerlerin yeniden
yapılandırılmasında acele ediyoruz.
08:54
thinkingdüşünme that we can easekolaylaştırmak theironların painAğrı.
179
522578
2210
08:58
But in our boundlesssınırsız desirearzu etmek to do good,
180
526248
2932
Fakat; iyilik yapmaya,
hatalarımızı geçmişte bırakmaya,
09:01
to get pastgeçmiş all of our mistakeshatalar,
181
529204
1587
olasılıklar barındıran yerler inşa etmeye
09:02
to buildinşa etmek placesyerler that holdambar possibilityolasılık,
182
530815
2523
duyduğumuz sonsuz arzuda,
09:06
we oftensık sık maintainsürdürmek a blissfulmutlu ignorancecehalet
183
534849
2885
yerine getirilmeyen sözlerin
09:10
of a landscapepeyzaj filleddolu
with a very long trailiz of brokenkırık promisessözler
184
538971
4895
ve çiğnenmiş hayallerin
izleriyle dolu bir arazide
çoğu kez mutlu bir cehaleti
sürdürüyoruz.
09:15
and squelchedsquelched dreamsrüyalar.
185
543890
1366
09:18
We are buildingbina on topüst of brokennessparçalanmışlığın.
186
546634
2452
Çatlakların üzerine inşa ediyoruz.
09:22
Is it any wondermerak etmek
that the foundationsVakıflar cannotyapamam holdambar?
187
550763
2825
Temelin tutmayışına şaşırmalı mıyız?
09:27
HoldingHolding spaceuzay for painAğrı and griefkeder
was never partBölüm of my job descriptionaçıklama
188
555411
3285
Acı ve keder için bir alanı alıkoymak,
bir mimar olarak
hiçbir zaman iş tanımıma girmedi;
09:30
as an architectmimar --
189
558720
1530
09:32
after all, it's not expedientçare,
190
560274
1986
müşterilerim talep etse dahi
09:34
focusedodaklı on beautygüzellik,
191
562284
1572
güzelliğe ve cehenneme odaklanmak
09:35
and hellcehennem, even requestedistenen by my clientsistemciler.
192
563880
1967
bana göre değil.
09:40
But I've seengörüldü what happensolur
when there's spaceuzay for painAğrı.
193
568350
3146
Acıya yer ayrıldığında
neler olabileceğini gördüm.
09:43
It can be transformationaldönüşüm.
194
571520
1547
Dönüşümsel olabilir.
Hikâyemize dönecek olursak;
09:46
ReturningDöndürme to our storyÖykü,
195
574663
1516
09:48
when we first startedbaşladı workingçalışma
in the neighborhoodKomşuluk,
196
576203
3144
ilgili mahallede çalışmaya
ilk başladığımızda
ilk yaptığımız şeylerden biri,
09:51
one of the first things we did
197
579371
1429
dışarı çıkıp santralin kapatılması için
savaşan aktivistler ile röportaj yapmaktı.
09:52
was go out and interviewröportaj the activistseylemciler
who had led the fightkavga to closekapat the plantbitki.
198
580824
3788
09:57
We consistentlysürekli olarak heardduymuş and feltkeçe from them
a senseduyu of impendingeli kulağında losskayıp.
199
585195
3547
Mütemadiyen, yaklaşan kayba dair
hislerini dinledik, hissettik.
10:01
The neighborhoodKomşuluk was alreadyzaten changingdeğiştirme,
200
589480
1867
Mahalle halihazırda değişiyordu,
10:03
even back then.
201
591371
1151
o zamanlarda bile.
10:04
People were leavingayrılma or dyingölen of oldeski ageyaş,
202
592546
2048
Yaşlı insanlar ayrılıyor ya da ölüyordu
10:06
and with those departuresgidiş,
storieshikayeleri were beingolmak lostkayıp.
203
594618
2837
ve bu gidişlerde
hikâyeler kayıplara karışıyordu.
10:10
To those activistseylemciler,
204
598397
1957
Aktivistlere göre,
10:12
no one was going to know
the amazingşaşırtıcı things
205
600378
2415
bu toplululukta yaşanan
harika şeyleri
10:14
that had happenedolmuş in this communitytoplum,
206
602817
2153
kimse öğrenemeyecekti,
10:16
because to everyoneherkes on the outsidedışında,
207
604994
2379
çünkü dışarıdaki herkese göre
10:19
it was the ghettogeto.
208
607397
1150
burası bir gettoydu.
10:21
At worsten kötü, a placeyer of violenceşiddet;
209
609468
1485
En kötü ihtimalle, şiddet yeri;
10:22
at besten iyi, a blankboş slatekayrak.
210
610977
2412
en iyi ihtimalle, boş bir sayfa.
Elbette, her ikisi de doğru değildi.
10:26
NeitherNe was truedoğru, of coursekurs.
211
614682
1510
10:29
So my colleaguesmeslektaşlar and I,
we reachedulaştı out to StoryCorpsStoryCorps.
212
617344
3077
İş arkadaşlarım ve ben, StoryCorps
ile iletişime geçtik.
10:33
And with theironların supportdestek,
213
621425
1151
Onların ve
10:34
and that of the utilityyarar companyşirket,
214
622600
1536
ilgili şirketin de desteği ile,
bulunduğumuz alana
dinleme kabini kurduk.
10:36
we builtinşa edilmiş a listeningdinleme boothkabin on our siteyer.
215
624160
1880
10:38
And we inviteddavet the residentssakinleri to come
216
626459
1769
Mahalle sakinlerini,
gelecek nesiller için
10:40
and have theironların storieshikayeleri
recordedkaydedilmiş for posteritygelecek kuşaklar.
217
628252
2332
hikâyelerini kaydetmeleri için
davet ettik.
10:43
After a fewaz daysgünler of recordingkayıt,
218
631515
2609
Kayda geçirdiğimiz birkaç günün ardından,
bir dinleme toplantısı organize ettik
10:46
we heldbekletilen a listeningdinleme partyParti
219
634148
1301
10:48
where we playedOyunun clipsklip,
220
636695
1151
ve klipleri oynattık,
10:49
much like what you hearduymak
on NPRNPR everyher FridayCuma morningsabah.
221
637870
2549
tıpkı her Cuma sabahı
NPR'da duyduklarınız gibi.
10:53
That partyParti --
222
641625
1738
Bu toplantı,
10:55
it was one of the mostçoğu amazingşaşırtıcı
communitytoplum meetingstoplantılar
223
643387
2386
bu zamana kadar parçası olduğum
en hayrete düşürücü
10:57
I've ever been a partBölüm of.
224
645797
1374
halk toplantısıydı.
10:59
In partBölüm because we didn't
just talk about joysevinç
225
647925
2238
Kısmen bir sebebi de, sadece
neşe değil
11:03
but alsoAyrıca painAğrı.
226
651238
1223
acı hakkında da konuşmamızdı.
11:05
Two storieshikayeleri that I rememberhatırlamak well --
227
653833
1802
Çok iyi hatırladığım iki hikâye...
11:07
AJAJ talkedkonuştuk about what it was like
to growbüyümek up in the neighborhoodKomşuluk.
228
655659
3097
AJ'nin bir mahallede büyümenin
nasıl bir şey olduğu hakkındaki konuşması:
11:10
There was always a kidçocuk to playoyun with.
229
658780
1725
Her zaman oyun oynayacak
bir çocuğun bulunması.
11:13
But he alsoAyrıca spokekonuştu with sadnessüzüntü
230
661023
1868
Aynı zamanda, 11 yaşındayken
bir polis memuru
11:14
of what it was like to first be stoppeddurduruldu
and questionedsorguya by a policepolis officersubay
231
662915
3477
tarafından ilk kez durdurulup sorguya
çekilmenin nasıl bir şey olduğuna dair
11:18
when he was 11.
232
666416
1150
kederli bir konuşma da yaptı.
11:21
GLGL alsoAyrıca talkedkonuştuk about the kidsçocuklar,
233
669267
2329
GL ise, çocuklar ve
bu mahallede yaşamanın
11:23
and the upsUPS and downsçıkışlar of the experiencedeneyim
of livingyaşam in this neighborhoodKomşuluk,
234
671620
3776
inişli çıkışlı tecrübeleri
hakkında konuştu.
Fakat aynı zamanda,
destek ve güç vermek
11:27
but he alsoAyrıca spokekonuştu with pridegurur
235
675420
1715
için ortaya çıkan
bazı organizasyonlardan da
11:29
of some of the organizationsorganizasyonlar
that had sprungYaylı up
236
677159
2444
11:31
to providesağlamak supportdestek and empowermentgüçlenme.
237
679627
2365
övünçle konuştu.
Bunların daha fazla görülmesini istedi.
11:34
He wanted to see more of that.
238
682696
1460
11:37
By holdingtutma spaceuzay
to first expressekspres painAğrı and griefkeder,
239
685026
3841
Acı ve kederler ifade edildikten sonra,
bölge için beyin fırtınası yapabildik
11:40
we were then ableyapabilmek
to brainstormbeyin fırtınası ideasfikirler for a siteyer --
240
688891
3024
ve önümüzdeki dört yıl boyunca
11:43
amazingşaşırtıcı ideasfikirler that then becameoldu the seedstohumlar
of what we did over the nextSonraki fourdört yearsyıl.
241
691939
4761
yapacaklarımızın tohumu olan
harika fikirler oluştu.
11:49
So why the radicallykökünden
differentfarklı meetingtoplantı now?
242
697486
2058
Neden şimdi kökten farklı bir toplantı?
11:52
Well ...
243
700212
1150
Bilirsiniz...
11:53
the painAğrı and griefkeder wovendokuma into these spacesalanlarda
was not createdoluşturulan in a day.
244
701700
3637
bu alanlara dokunan
acı ve keder tek bir günde oluşmadı.
11:58
HealingŞifa alsoAyrıca takes time.
245
706164
2746
İyileşme de ayrıca zaman alıyor.
12:02
After all, who here thinksdüşünüyor you can
go to therapyterapi just oncebir Zamanlar and be curedtedavi?
246
710328
4292
Aramızda sadece bir kez terapiye giderek
iyileşebileceğini düşünen biri var mı?
12:06
(LaughterKahkaha)
247
714644
1372
(Gülüşler)
12:08
AnyoneKimse?
248
716040
1150
Hiç kimse, değil mi ?
12:10
I didn't think so.
249
718181
1171
Ben de
böyle düşünmüyorum.
12:12
In retrospectgeriye doğru bakıldığında,
250
720135
1522
Geçmişe bakınca keşke diyorum,
12:13
I wishdilek that we had heldbekletilen
more listeningdinleme sessionsoturumları,
251
721681
2854
sadece neşeli etkinlikler değil,
daha fazla dinleme seansları
düzenleseydik.
12:16
not just joyfulneşeli eventsolaylar.
252
724559
1471
12:19
My work'seserin takenalınmış me all over the worldDünya,
253
727645
2127
İşim gereği dünyanın
her tarafına gittim
12:22
and I have yethenüz to setset footayak
in a placeyer where painAğrı didn't existvar olmak
254
730916
4421
henüz acının var olmadığı bir yere
ayak basmadım ama aynı zamanda
acının var olduğu her yerde
bir iyileşme potansiyeli de vardı.
12:27
and the potentialpotansiyel for healingşifa was absentyok.
255
735361
2367
12:30
So while I've spentharcanmış my careerkariyer
honingHonlama my skillsbecerileri as an architectmimar,
256
738311
3366
Kariyerimi bir mimar olarak
becerilerimi bileyerek geçirdiğimde
12:33
I realizegerçekleştirmek that I'm now alsoAyrıca a healerşifacı.
257
741701
2245
farkına vardım ki,
ben aynı zamanda bir iyileştiriciyim.
12:37
I supposevarsaymak this is the pointpuan in the talk
where I should be tellingsöylüyorum you
258
745869
3240
Sanırım, konuşmamda sizlere
iyileşmenin beş aşamasını
anlatmam gereken nokta burası
12:41
those fivebeş stepsadımlar to healingşifa,
259
749133
1335
12:42
but I don't have the solutionçözüm --
260
750492
1689
ancak çözüm henüz
12:44
yethenüz.
261
752205
1339
bende de yok.
12:45
Just a pathyol.
262
753568
1150
Sadece bir yol.
12:47
That beingolmak said,
263
755772
1151
Bunun yanında,
12:48
there are a fewaz things
I have learnedbilgili alonguzun bir the way.
264
756947
2801
yol boyunca öğrendiğim birkaç şey.
12:51
First --
265
759772
1150
Öncelikle,
12:53
we cannotyapamam createyaratmak citiesşehirler for everyoneherkes
266
761418
2617
herkesi dinlemeksizin
12:56
unlessolmadıkça we're first willingistekli
to listen to everyoneherkes.
267
764059
2634
herkes için bir şehir oluşturamayız.
12:59
Not just about what they hopeumut
to see builtinşa edilmiş in the futuregelecek
268
767684
2667
Gelecekte nelerin
inşa edilmesini umdukları,
neleri kaybettikleri,
nelerin yerine getirilmediği konusunda.
13:02
but alsoAyrıca about what has been
lostkayıp or unfulfilledyerine getirilmemiş.
269
770375
2880
13:06
Secondİkinci --
270
774771
1150
İkinci olarak,
13:08
healingşifa is not just for "those people."
271
776357
2549
iyileşme sadece "o insanlar" için değil.
13:11
For those of us with privilegeayrıcalık,
272
779969
2217
Ayrıcalıklı insanlar olarak
13:14
we have to have a reckoningHesaplaşma
with our ownkendi guiltsuçluluk,
273
782210
3623
suçluluk duygumuz,
huzursuz ve suça ortak oluşumuzla
13:17
discomfortrahatsızlık and complicitysuç ortaklığı.
274
785857
2462
hesaplaşmalıyız.
13:21
As non-profitkar amacı gütmeyen leaderlider
AnneAnne Marksİşaretleri oncebir Zamanlar observedgözlenen,
275
789574
2500
Gönüllü lider Anne Marks'ın
gözlemi şu şekilde,
13:24
"HurtZarar people hurtcanını yakmak people;
276
792098
2203
"Acı çeken insanlar,
insanlara acı çektirir;
13:26
healediyileşti people healiyileşmek people."
277
794325
2344
iyileştirilmiş insanlar,
insanları iyileştirir."
13:30
And thirdüçüncü --
278
798424
1150
Ve üçüncü olarak;
13:32
healingşifa is not about the erasuresilme of painAğrı.
279
800611
2191
iyileşmek, acıların silinmesi demek değil.
13:35
We oftensık sık have a tendencyeğilim to want
to put a cleantemiz slatekayrak over our painAğrı,
280
803822
3470
Genellikle, acılarımızın üzerine
temiz bir sayfa çekme arzusu duyarız,
13:39
much like that asphaltAsfalt on the soiltoprak
in BayviewBayview HuntersAvcılar PointNoktası.
281
807316
2878
Bayview Hunters Point'teki
toprağın üstündeki asfalt gibi.
13:42
But it doesn't work that way.
282
810602
1591
Ama, işler o şekilde yürümüyor.
13:44
HealingŞifa is about acknowledgingkabul painAğrı
283
812768
2680
İyileşmek, acıyı kabullenip
onunla barışmak hakkında.
13:47
and makingyapma peaceBarış with it.
284
815472
1249
En beğendiğim sözlerden
biri şöyle söylüyor:
13:50
One of my favoritesevdiğim quotestırnak işareti
saysdiyor that healingşifa renewsyeniler our faithinanç
285
818484
4241
İyileşme, gerçekleşme
aşamalarında inancımızı yeniler.
13:54
in the processsüreç of becomingolma.
286
822749
1740
Huzurlarınızda, bir mimar-iyileştirici
olarak duruyorum,
13:57
I standdurmak here before you
as an architect-healermimar-şifacı
287
825996
2258
14:00
because I'm readyhazır to see
what I can becomeolmak,
288
828278
2720
çünkü;
kendimin, topluluğumun,
14:03
what my communitytoplum and those
that I work with can becomeolmak,
289
831022
2627
beraber çalıştığım insanların,
bu ülkenin
ve açıkçası bu dünyanın
14:05
and what this countryülke,
290
833673
1151
14:06
and franklyaçıkçası, this worldDünya can becomeolmak.
291
834848
2227
neye dönüştüğünü görmeye hazırım.
14:09
And I was not meantdemek
to take that journeyseyahat aloneyalnız.
292
837099
2367
Bu yolculuğa tek başıma
çıkmamam gerekiyor.
14:13
I believe that manyçok of you are unhappymutsuz
with the way that things are now.
293
841202
4536
İnanıyorum ki, birçoğunuz bazı şeylerin
bu şekilde oluşundan rahatsızsınız.
14:19
Believe that it can be differentfarklı.
294
847202
2180
Bir şeylerin farklı olabileceğine inanın.
14:22
I believe that you all are
faruzak more resilientesnek than you think.
295
850890
4137
Sandığınızdan daha dirençli
olduğunuza inanıyorum.
14:28
But the first stepadım requiresgerektirir couragecesaret.
296
856419
2650
Ancak ilk aşama cesaret gerektiriyor.
14:32
The couragecesaret to see eachher other'sdiğer en painAğrı,
297
860343
2305
Başkalarının acılarını görüp
14:35
and to be willingistekli
to staykalmak in the presencevarlık of it,
298
863787
2926
huzurlarında kalabilme cesareti,
14:38
even when it getsalır uncomfortablerahatsız.
299
866737
1740
bu, rahatsız edici olmaya başlasa bile.
14:41
Just imaginehayal etmek the changedeğişiklik
that we can make togetherbirlikte
300
869737
3690
Eğer hep birlikte, kendimizi
bunu yapmaya adarsak
14:46
if we all committedtaahhüt to that.
301
874428
1959
yaratacağımız değişimi düşünün.
Teşekkürler.
14:49
Thank you.
302
877323
1151
14:50
(ApplauseAlkış)
303
878498
6969
(Alkışlar)
Translated by Merve Kılıç
Reviewed by Figen Ergürbüz

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Liz Ogbu - Designer, urbanist, social change agent
Liz Ogbu works with/in communities in need, to use tactical, human-centered design to tackle wicked social problems and catalyze community healing.

Why you should listen

Liz Ogbu writes: "While I received my architecture training at a prestigious architecture school (Harvard), my vision of architecture has always been broader than just bricks and mortar. I believe that the very act of design is about creating places that enable people to be and feel acknowledged, to connect to one another, to heal and to thrive. For me, design solutions emerge not just from an aesthetic place but from also taking a human-centered approach in which people’s needs and desires drive the process; problems (and solutions) are looked at not at the level of isolated objects but from the perspective of systemic injustices. Ideas are prototyped rapidly, in real time, at human scale, and in collaboration with communities.

"I’ve intensely pursued opportunities to advance this vision throughout my career, from founding an innovative social impact design consultancy, Studio O, to projects like designing shelters for immigrant day laborers to advocacy work like Dick and Rick: A Primer on Social Impact Design to research around issues of equitable development in urban marginalized communities in Australia and South Africa."

More profile about the speaker
Liz Ogbu | Speaker | TED.com