ABOUT THE SPEAKER
Mary Bassett - New York City Health Commissioner
Mary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism.

Why you should listen

New York City Public Health Commissioner Mary Bassett has been a health activist since her Radcliffe days of volunteering at a Black Panther Clinic. She began her career on the medical faculty at the University of Zimbabwe, a position she held for 17 years. The valuable lessons she learned in Harare, including the development of one of the first HIV awareness programs, gave her a unique perspective in tackling community health challenges for New York City’s diverse populations. She has led the charge to nudge healthier behaviors, including pushing for higher cigarette taxes and banning artificial trans fats in restaurants. 

In her current role, she has called for the medical community’s deeper engagement in the #BlackLivesMatter movement and efforts to tackle institutional racism.

More profile about the speaker
Mary Bassett | Speaker | TED.com
TEDMED 2015

Mary Bassett: Why your doctor should care about social justice

Mary Bassett: Neden doktorunuz sosyal adaleti önemsemeli?

Filmed:
1,198,665 views

Mary Bassett, 1980'li yıllarda Zimbabve'de ilk AIDS vakalarına şahitlik etti ve bu ölümcül virüse karşı hastaları bilinçlendirmek, insanların korunmasını sağlamak için çalışma arkadaşlarıyla beraber bir klinik kurdu. Fakat, geriye dönüp baktığında, gerçek sorunla ilgili insanları alarma geçirmediği için pişmanlık duydu: dünyadaki ekonomik ve politik organizasyonlarda eşitsizlik yer etmişti ve bu durum gücü olmayan insanları daha da korunmasız hale getiriyordu. Bu yapısal sorun günümüzde ABD'de de baş göstermekte ve New York şehri sağlık delegesi olan Bassett, sağlık sektöründe eşitliğin sağlanması ve ırkçılığa karşı harekete geçmek için elinde olan her fırsatı değerlendirmeyi kendine görev edinen biri. ''Değişim istemek için bütün cevapları biliyor olmamıza gerek yok. Yalnızca cesarete ihtiyacımız var.''
- New York City Health Commissioner
Mary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
When I movedtaşındı to HarareHarare in 1985,
0
800
3296
1985 yılında Harare'ye taşındığımda,
00:16
socialsosyal justiceadalet was at the coreçekirdek
of Zimbabwe'sZimbabve nationalUlusal healthsağlık policypolitika.
1
4120
4776
sosyal adalet Zimbabve ulusal sağlık
politikalarının merkezindeydi.
00:20
The newyeni governmenthükümet emergedortaya
from a long warsavaş of independencebağımsızlık
2
8920
3696
Yeni hükümet uzun bir bağımsızlık savaşı
sonrası yönetimdeydi
00:24
and immediatelyhemen proclaimedilan
a socialistSosyalist agendaGündem:
3
12640
2816
ve hemen sosyalist bir gündem ilan ettiler
00:27
healthsağlık carebakım servicesHizmetler, primarybirincil educationEğitim
4
15480
3376
sağlık servisleri, temel eğitim
00:30
becameoldu essentiallyesasen freeücretsiz.
5
18880
1856
ücretsiz hale getirildi.
00:32
A massivemasif expansiongenişleme
of ruralkırsal healthsağlık centersmerkezleri
6
20760
3856
Kırsal bölgelerdeki sağlık merkezlerinin
sayısının arttırılması,
00:36
placedyerleştirilmiş roughlykabaca 80 percentyüzde
of the populationnüfus
7
24640
2696
nüfusun neredeyse yüzde 80'ine 2 saatten
00:39
lessaz than a two-houriki saat walkyürümek
from these facilitiestesisler,
8
27360
3176
kısa sürede ulaşabileceği mesafede olması
00:42
a trulygerçekten remarkabledikkat çekici accomplishmentbaşarı.
9
30560
2776
kesinlikle olağanüstü bir başarı oldu.
00:45
In 1980, the yearyıl of independencebağımsızlık,
10
33360
2656
Aynı zamanda bağımsızlığın yılı olan 1980
yılında
00:48
25 percentyüzde of ZimbabweanZimbabve childrençocuklar
were fullytamamen immunizedaşı.
11
36040
4176
Zimbabveli çocukların yüzde 25'inin
aşıları tam olarak yapılmıştı.
00:52
By 1990, a meresırf decadeonyıl latersonra,
12
40240
3296
1990 yılına gelindiğinde,
00:55
this proportionoran stooddurdu at 80 percentyüzde.
13
43560
2720
bu oran yüzde 80'e ulaştı.
00:58
I feltkeçe tremendouslymüthiş privilegedayrıcalıklı
to be partBölüm of this transformationdönüşüm,
14
46920
5176
Kendimi bu dönüşümün, devrimin,
bir parçası olduğum için
01:04
a revolutiondevrim.
15
52120
1456
ayrıcalıklı hissediyordum.
01:05
The excitementheyecan,
the camaraderiedostluk, was palpablesomut.
16
53600
3840
Heyecan, işbirliği, aşikardı.
01:10
WorkingÇalışma sideyan by sideyan
with brilliantparlak ZimbabweansZimbabweans --
17
58120
3336
Muhteşem Zimbabvelilerle beraber çalışmak
01:13
scientistsBilim adamları, doctorsdoktorlar, activistseylemciler --
18
61480
2936
bilim insanları, doktorlar, aktivistler--
01:16
I feltkeçe connectedbağlı not only
to an AfricanAfrika independencebağımsızlık movementhareket,
19
64440
4976
Kendimi sadece Afrika'nın bağımsızlık
hareketinin değil,
01:21
but to a globalglobal progressiveilerici
publichalka açık healthsağlık movementhareket.
20
69440
4480
ilerici küresel bir sağlık hizmeti
oluşumunun parçası olarak hissediyordum.
01:26
But there were dauntingyıldırıcı challengeszorluklar.
21
74680
3336
Ama bazı iç karartıcı zorluklar da yok
değildi.
01:30
ZimbabweZimbabve reportedrapor its first AIDSAIDS casedurum
in 1985, the yearyıl I arrivedgeldi.
22
78040
5576
Zimbabve'ye vardığım 1985 yılında ülkenin
ilk AIDS vakası duyuruldu.
01:35
I had takenalınmış carebakım of a fewaz patientshastalar
with AIDSAIDS in the earlyerken 1980s,
23
83640
3776
1980'li yılların başında tıp eğitimimi
yaptığım Harlem hastanesinde
01:39
when I did my medicaltıbbi trainingEğitim
at HarlemHarlem HospitalHastane, but --
24
87440
3520
birkaç AIDS hastası ile ilgilenmiştim,
01:44
we had no ideaFikir
what layyatırmak in storemağaza for AfricaAfrika.
25
92880
3880
ama Afrika da neler olduğuna dair bir
fikrimiz yoktu.
01:49
InfectionEnfeksiyon rateoran stooddurdu at about
two percentyüzde in my earlyerken daysgünler there.
26
97600
3736
Bölgede bulunduğum zaman enfeksiyon hızı
yüzde 2 civarında seyrediyordu
01:53
These would soaruçmak
27
101360
1816
17 yıl sonra Harare'den ayrıldığımda
01:55
to one out of everyher fourdört adultsyetişkinler
28
103200
3376
bu oran her 4 kişiden biri olacak kadar
01:58
by the time I left HarareHarare 17 yearsyıl latersonra.
29
106600
3440
yükseldi.
02:02
By the mid-orta1990s,
30
110560
1656
90'lı yılların ortalarında
02:04
I'd told hundredsyüzlerce of people
in the primeasal of life
31
112240
4136
hayatlarının en güzel yıllarında olan
yüzlerce insanın
02:08
that they were HIV-positiveHIV pozitif.
32
116400
2216
HIV pozitif olduğunu gördüm.
02:10
I saw colleaguesmeslektaşlar and friendsarkadaşlar dieölmek,
33
118640
3096
Çalışma arkadaşlarımın,
yakın arkadaşlarımın,
02:13
my studentsöğrencilerin, hospitalhastane patientshastalar, dieölmek.
34
121760
4000
öğrencilerimin, hastalarımın
ölümüne tanık oldum...
02:18
In responsetepki, my colleaguesmeslektaşlar and I
setset up a clinicklinik.
35
126720
3416
Buna karşılık, meslektaşlarımla bir klinik
kurmaya karar verdik.
02:22
We did condomPrezervatif demonstrationsgösteriler.
36
130160
2536
Prezervatifle demonstrasyonlar yaptık.
02:24
We launchedbaşlattı schoolokul educationEğitim
and workplaceiş yeri interventionsmüdahaleler.
37
132720
5416
Okullarda ve iş yerlerinde korunma
üzerine eğitimler verdik.
02:30
We did researchAraştırma. We counseleddanışmanlık
the partnersortaklar of infectedenfekte menerkekler
38
138160
4576
Araştırdık. Hastalığa yakalanan kişilerin
partnerlerine nasıl korunabilecekleri
02:34
about how to protectkorumak themselveskendilerini.
39
142760
1616
üzerine tavsiyeler verdik.
02:36
We workedişlenmiş hardzor, and at the time,
I believedinanılır that I was doing my besten iyi.
40
144400
5536
Gerçekten çok çalıştık. O zaman elimden
gelenin en iyisini yaptığıma inanıyordum.
02:41
I was providingsağlama excellentMükemmel treatmenttedavi,
41
149960
2096
Hastalara mükemmel bir tedavi sağlıyordum.
02:44
suchböyle as it was.
42
152080
1200
ki mükemmeldi.
02:45
But I was not talkingkonuşma
about structuralyapısal changedeğişiklik.
43
153840
4160
Ama yapısal bir değişiklikten
bahsetmiyordum.
02:51
FormerEski UNBM SecretarySekreter KofiKofi AnnanAnnan
has spokenkonuşulmuş candidlysamimiyetle
44
159240
4136
Eski BM sekreteri Kofi Annan,
Ruanda katliamına neden olan hatalarından
02:55
about his personalkişisel failurebaşarısızlık
45
163400
2056
içtenlikte bahsetmiştir.
02:57
leadingönemli to the RwandanRuanda genocidesoykırım.
46
165480
1856
02:59
In 1994, he was headkafa
of the UNBM peacekeepingbarış departmentbölüm.
47
167360
4056
1994 yılında, Annan BM'de barış harekatları
bölümünün başkanıydı.
03:03
At a 10-year-yıl memorialanıt for the genocidesoykırım,
48
171440
2536
Katliamın 10. yılında ki anma töreninde,
03:06
he reflectedyansıyan, "I believedinanılır at the time
I was doing my besten iyi,
49
174000
4056
kendini şu şekilde ifade etti, ''O zaman
elimden gelenin en iyisini yapıyor
03:10
but I realizedgerçekleştirilen after the genocidesoykırım
50
178080
1896
olduğuma inanmıştım. Fakat katliamdan
03:12
that there was more
I could and should have donetamam
51
180000
3960
sonra daha çok destek toplamam
03:16
to soundses the alarmalarm and rallyRalli supportdestek."
52
184760
4480
ve herkesi alarma geçirmek için daha çok
çabalamam gerektiğini fark ettim.''
03:22
The AIDSAIDS epidemicsalgın caughtyakalandı
the healthsağlık communitytoplum unpreparedhazırlıksız,
53
190400
4040
AIDS salgını sağlık sektörünü hazırlıksız
yakaladı ve Dünya Sağlık Örgütünün
03:27
and todaybugün, when the WorldDünya
HealthSağlık OrganizationOrganizasyon estimatestahminler
54
195160
3336
hesaplarına göre bugüne kadar 39 milyon
insan bu hastalık yüzünden
03:30
that 39 millionmilyon people
have lostkayıp theironların liveshayatları to this diseasehastalık,
55
198520
5336
hayatını kaybetti. Bu konuda daha
erken önlem
03:35
I'm not aloneyalnız in feelingduygu
remorsevicdan azabı and regretpişman
56
203880
4096
almadığı için pişmanlık ve vicdan azabı
03:40
at not havingsahip olan donetamam more earlierdaha erken.
57
208000
2480
duyan tek kişi ben değilim.
03:43
But while livingyaşam in ZimbabweZimbabve,
58
211960
2056
Fakat, Zimbabve'de yaşarken,
03:46
I didn't see my rolerol
as an advocacysavunma or a politicalsiyasi one.
59
214040
4696
kendimi bir avukat veya politikacı rolünde
görmüyordum.
03:50
I was there for my technicalteknik skillsbecerileri,
60
218760
1936
Orada bulunmamın nedeni teknik bilgimdi,
03:52
bothher ikisi de my clinicalklinik and my researchAraştırma
epidemiologyepidemioloji skillsbecerileri.
61
220720
4456
epidemoloji araştırmalarım ve tıbbi
deneyimim olduğu için oradaydım.
03:57
And in my mindus, my job
was to take carebakım of patientshastalar
62
225200
4976
Benim için işim, hastalarımla ilgilenmek
04:02
and to do researchAraştırma to better understandanlama
the populationnüfus patternsdesenler of transmissiontransmisyon,
63
230200
5136
ve hastalığın ilerleyiş aşamalarını daha
iyi anlamak üzere araştırma yapmaktı.
04:07
and I hopedümit that we'devlenmek slowyavaş
the spreadYAYILMIŞ of the virusvirüs.
64
235360
3720
Virüsün yayılmasını yavaşlatacağımızı
umuyordum.
04:11
I was awarefarkında that sociallysosyal marginalizedmarjinal
populationspopülasyonları were at disproportionateorantısız riskrisk
65
239520
5176
Ötekileştirilmiş topluluklarda hastalığın
orantısız artma ve dolayısıyla AIDS'e
04:16
of gettingalma and dyingölen of AIDSAIDS.
66
244720
2016
yakalanma riskinin olduğunun
farkındaydım.
04:18
And on the sugarşeker plantationstarlaları,
67
246760
2056
Özellikle şeker kamışı tarlalarında,
04:20
whichhangi really more closelyyakından
resembledandıran feudalfeodal fiefdomsfiefdoms
68
248840
3776
ki bunlar ulaşılması güç
gruplardan çok
04:24
than any modernmodern enterpriseKurumsal,
69
252640
1976
derebeylikleri andıran topluluklardır,
04:26
60 percentyüzde of pregnanthamile womenkadınlar
70
254640
2656
hamile kadınların yüzde 60'ı
04:29
testedtest edilmiş HIV-positiveHIV pozitif.
71
257320
2040
HIV pozitifti.
04:32
I workedişlenmiş to showgöstermek how gettingalma infectedenfekte
was not a moralmanevi failurebaşarısızlık
72
260279
3897
Hastalığa yakalanmanın ahlaki bir
bozukluktan çok,
04:36
but insteadyerine relatedilgili
to a culturekültür of maleerkek superiorityüstünlük,
73
264200
3776
erkek egemenliğinin olduğu bir kültürle,
zorlanan göçmen işçiliği ve
04:40
to forcedzorunlu migrantgöçmen laboremek
and to colonialismsömürgecilik.
74
268000
3536
sömürgecilikle ilgili olduğunu göstermeye
çalıştım.
04:43
WhitesBeyazlar were largelybüyük oranda unscathedyarasız.
75
271560
2800
Beyazların çoğu zarar görmemişti.
04:46
As healthsağlık professionalsprofesyoneller,
76
274960
1936
Sağlık görevlileri olarak,
04:48
our toolsaraçlar were pitifullyacınacak weakzayıf:
77
276920
3256
araçlarımız çok zayıftı:
04:52
imploringyalvaran people to changedeğişiklik
theironların individualbireysel behaviorsdavranışlar,
78
280200
3856
insanları kişisel davranışlarını
değiştirmeye, prezervatif kullanmaya
04:56
use condomsPrezervatif, reduceazaltmak numbernumara of partnersortaklar.
79
284080
2856
ve partner sayısını azaltmaya
teşvik etmek gibi.
04:58
InfectionEnfeksiyon ratesoranları climbedtırmandı,
80
286960
2600
Salgın artış hızı yükseldi.
05:02
and when treatmenttedavi
becameoldu availablemevcut in the WestBatı,
81
290240
3936
ve batıda hastalığa karşı en yetkili silah
bulunduğunda
05:06
treatmenttedavi that remainskalıntılar
our mostçoğu potentkuvvetli weaponsilah
82
294200
2416
ve ulaşılabilir hale getirildiğinde,
05:08
againstkarşısında this virusvirüs,
83
296640
1696
Afrikanın kamu sektörü için
05:10
it was unaffordablesatın alınacak
to the publichalka açık sectorsektör acrosskarşısında AfricaAfrika.
84
298360
4376
uygun maliyetli değildi.
05:14
I didn't speakkonuşmak out
85
302760
1240
Ben bu hayat kurtarıcı
05:16
about the unequaleşitsiz accesserişim
to these life-savinghayat kurtarma drugsilaçlar
86
304520
4656
ilaçların erişilebilirliğinde ki
eşitsizliğe ya da
05:21
or about the underlyingtemel
economicekonomik and politicalsiyasi systemssistemler
87
309200
3656
bunun eşitsizliğin altında yatan ve
05:24
that were drivingsürme infectionenfeksiyon ratesoranları
88
312880
2856
bulaşma oranının artmasına sebebiyet veren
05:27
in suchböyle hugeKocaman swathstarama alanı of the populationnüfus.
89
315760
4200
politik ve ekonomik sistemlerle ilgili
düşüncelerimi dile getirmedim.
05:33
I rationalizedrasyonalize my silenceSessizlik
90
321400
2536
Sessizliğimi, kendime bu ülkede bir
misafir olduğumu,
05:35
by remindinghatırlatan myselfkendim
that I was a guestKonuk in the countryülke,
91
323960
2936
panik yaratmanın işimden kovulmama
neden olacağını, beni işimi
05:38
that soundingsondaj the alarmalarm
could even get me kickedtekmeledi out,
92
326920
2936
iyi yapmaktan, hastalarımla ilgilenmekten
05:41
keep me from doing good work,
93
329880
1656
ve oldukça gerekli araştırmaları
05:43
takingalma carebakım of my patientshastalar,
94
331560
1496
yapmaktan alıkoyacağını
05:45
doing much-neededçok ihtiyaç duyulan researchAraştırma.
95
333080
2760
hatırlatarak rasyonelleştirdim.
05:48
So I didn't speakkonuşmak out
96
336520
1376
Dolayısıyla devletin AIDS'e
05:49
about the government'shükümetin
earlyerken stanceduruş on AIDSAIDS.
97
337920
3120
karşı tutumuyla ilgili eleştiride
bulunmadım.
05:53
I didn't voiceses my concernsendişeler loudlyyüksek sesle enoughyeterli.
98
341800
3816
Endişelerimi yeterince sesimi yükselterek
dile getirmedim.
05:57
ManyBirçok doctorsdoktorlar, healthsağlık professionalsprofesyoneller,
99
345640
3176
Birçok doktor ve sağlık çalışanı benim
yanlış hiçbir şey
06:00
mayMayıs ayı think I did nothing wrongyanlış.
100
348840
1880
yapmamış olduğumu düşünebilir.
06:03
Our pactPaktı with our patientshastalar,
101
351520
2016
Hastalarımızla anlaşmalarımız,
06:05
the HippocraticHipokrat OathYemin and its variantstürevleri,
102
353560
2736
Hipokrat Yemini ve türevleri,
06:08
is about the sanctitykutsallığı
of the patient-doctorDoktor-hasta relationshipilişki.
103
356320
4960
doktor ve hasta arasında ki kutsal ilişki
ile ilgilidir.
06:13
And I did everything I could
104
361840
2840
Ve ben her bir hastam için elimden gelen
06:17
for eachher and everyher patienthasta of mineMayın.
105
365360
3880
her şeyi yaptım.
06:22
But I knewbiliyordum
106
370680
1696
Ama ben biliyordum ki,
06:24
that epidemicssalgın hastalıklar emergeçıkmak
alonguzun bir the fissuresçatlaklar of our societytoplum,
107
372400
3736
salgınlar toplumdaki çatlaklardan
06:28
reflectingyansıtan not only biologyBiyoloji,
108
376160
2016
sadece biyolojiyi değil,
06:30
but more importantlyönemlisi
patternsdesenler of marginalizationmarjinalleşme, exclusionhariç tutma,
109
378200
5616
ötekileştirme, dışlama, cinsiyet,
sınıf ve ırk ayrımcılığını da
06:35
discriminationayrımcılık relatedilgili to raceyarış,
genderCinsiyet, sexualitycinsellik, classsınıf and more.
110
383840
5160
yansıtırlar.
06:42
It was truedoğru of AIDSAIDS.
111
390040
1280
Bu AIDS'in gerçekliğiydi.
06:44
It was truedoğru just recentlyson günlerde of EbolaEbola.
112
392160
3360
Bu yakın zaman da olan Ebola'nın
gerçekliğiydi.
06:48
MedicalTıbbi anthropologistsantropologlar
suchböyle as PaulPaul FarmerÇiftçi,
113
396880
2536
Paul Farmer gibi medikal antropologlar,
06:51
who workedişlenmiş on AIDSAIDS in HaitiHaiti,
114
399440
1936
kendisi Haiti'de AIDS üzerine çalıştı,
06:53
call this structuralyapısal violenceşiddet:
115
401400
2400
bunu yapısal şiddet olarak betimlerler:
06:56
structuralyapısal because inequitieseşitsizlikler are embeddedgömülü
116
404440
4096
yapısaldır çünkü sosyal dünyada
adaletsizlik, politik ve ekonomik örgütün
07:00
in the politicalsiyasi and economicekonomik
organizationorganizasyon of our socialsosyal worldDünya,
117
408560
4976
içine yerleşmiştir,
07:05
oftensık sık in waysyolları that are invisiblegörünmez
to those with privilegeayrıcalık and powergüç;
118
413560
5360
çoğu zaman ayrıcalıklı ve güçlü olanları
bulmaz;
07:11
and violenceşiddet because its impactdarbe --
119
419400
3096
ve şiddettir çünkü etkisi--
07:14
prematureerken deathsölümler,
sufferingçile, illnesshastalık -- is violentşiddetli.
120
422520
5440
erken ölüm, ızdırap, hastalık--şiddettir.
07:21
We do little for our patientshastalar
121
429240
2776
Eğer bu sosyal adaletsizliği görmezden
07:24
if we failbaşarısız to recognizetanımak
122
432040
2856
gelirsek, hastalarımız için
07:26
these socialsosyal injusticesadaletsizlikler.
123
434920
1936
az şey yapmış oluruz.
07:28
SoundingSondaj the alarmalarm is the first stepadım
towardskarşı doing publichalka açık healthsağlık right,
124
436880
6336
Alarma geçmek, genel sağlık haklarını
sağlamak,
07:35
and it's how we mayMayıs ayı rallyRalli supportdestek
125
443240
3056
engelleri aşmak ve gerçek bir değişim
yaratmak için
07:38
to breakkırılma throughvasitasiyla
and createyaratmak realgerçek changedeğişiklik togetherbirlikte.
126
446320
4080
atılması gereken ilk adımdır.
07:43
So these daysgünler, I'm not stayingkalma quietsessiz.
127
451440
3040
Bu yüzden, bugünlerde sessiz kalmıyorum.
07:46
I'm speakingkonuşuyorum up about a lot of things,
128
454840
3176
Birçok konuda sesimi yükseltiyorum.
07:50
even when it makesmarkaları listenersdinleyici
uncomfortablerahatsız,
129
458040
3656
Dinleyicileri ve bazen kendi kendimi
rahatsız etse de
07:53
even when it makesmarkaları me uncomfortablerahatsız.
130
461720
2920
susmuyorum.
07:57
And a lot of this
is about racialırk disparitiesfarklılıkların
131
465360
3096
Bu söylemlerin çoğu ırk ayrımcılığı ve
08:00
and institutionalizedkurumsallaşmış racismırkçılık,
132
468480
1960
kurumsallaşmış ırkçılık gibi artık
08:03
things that we're not supposedsözde
to have in this countryülke anymoreartık,
133
471040
3736
bu ülkede, özellikle de sağlık sektöründe
08:06
certainlykesinlikle not in the practiceuygulama of medicinetıp
134
474800
3336
ve pratiğinde yeri olmaması gereken
08:10
or publichalka açık healthsağlık.
135
478160
1216
konular ile ilgili.
08:11
But we have them,
136
479400
1200
Ama bunlara sahibiz
08:13
and we payödeme for them in liveshayatları cutkesim shortkısa.
137
481280
4200
ve bedelini erken yitip giden hayatlarla
ödüyoruz.
08:18
That's why soundingsondaj the alarmalarm
138
486320
2656
İşte bu yüzden, ırkçılığın ABD'deki sağlık
08:21
about the impactdarbe of racismırkçılık on healthsağlık
in the UnitedAmerika StatesBirleşik,
139
489000
4776
sektörünün, devam etmekte olan
08:25
the ongoingdevam eden institutionalkurumsal
and interpersonalkişiler arası violenceşiddet
140
493800
4296
kişiler arası ve kurumsal şiddetin,
08:30
that people of colorrenk faceyüz,
141
498120
1976
beyaz ırktan olmayan insanların
08:32
compoundedbileşik by our tragictrajik legacymiras
142
500120
4336
trajik mirasımızın parçası olan
08:36
of 250 yearsyıl of slaverykölelik,
143
504480
2920
250 yıllık kölelik,
08:40
90 yearsyıl of JimJim CrowKarga
144
508000
2240
90 yıllık Jim Crow
08:42
and 60 yearsyıl of imperfectben mükemmelim equalityeşitlik,
145
510800
3896
ve 60 yıllık eşitsizlik,
08:46
soundingsondaj the alarmalarm about this
146
514720
2376
konusunda alarma geçirmek
08:49
is centralmerkezi to doing my job right
147
517120
3336
New York şehri sağlık delegesi olarak
08:52
as NewYeni YorkYork City'sŞehrin HealthSağlık CommissionerŞube Müdürü.
148
520480
2439
benim işimin en önemli noktası.
08:55
In NewYeni YorkYork CityŞehir, prematureerken mortalityölüm oranı --
that's deathölüm before the ageyaş of 65 --
149
523760
4616
New York şehrinde erken ölüm yaşı 65 ve
öncesidir--
09:00
is 50 percentyüzde higherdaha yüksek
for blacksiyah menerkekler than whitebeyaz onesolanlar.
150
528400
3776
bu rakam siyahi erkelerde beyaz erkeklere
kıyasla %50 daha fazla.
09:04
A blacksiyah womankadın in 2012
151
532200
2816
2012 yılında siyahi bir kadın doğum
sırasında
09:07
facedyüzlü more than 10 timeszamanlar
the riskrisk of dyingölen relatedilgili to childbirthDoğum
152
535040
4736
beyaz bir kadına göre
10 kat fazla ölme tehlikesiyle
09:11
as a whitebeyaz womankadın.
153
539800
1320
karşı karşıya kaldı.
09:13
And thoughgerçi we'vebiz ettik madeyapılmış enormousmuazzam stridesadımlar
154
541880
3016
Bebek ölüm oranını düşürmek konusunda
09:16
in reducingindirgen infantbebek mortalityölüm oranı ratesoranları,
155
544920
3056
büyük adımlar atmış olsak da,
09:20
a blacksiyah babybebek still facesyüzleri
156
548000
2536
siyahi bir bebeğin hayatının
09:22
nearlyneredeyse threeüç timeszamanlar the riskrisk
of deathölüm in its first yearyıl of life
157
550560
4560
ilk yılında ölme riski hala beyaz bir
bebeğe kıyasla
09:27
as comparedkarşılaştırıldığında to a whitebeyaz babybebek.
158
555800
1880
neredeyse üç kat daha fazla.
09:31
NewYeni YorkYork City'sŞehrin not exceptionalolağanüstü.
159
559200
1560
New York bir istisna değil.
09:33
These statisticsistatistik are paralleledparalellik
160
561280
3816
Bu istatistikler
09:37
by statisticsistatistik foundbulunan
acrosskarşısında the UnitedAmerika StatesBirleşik.
161
565120
4200
ABD'nin diğer eyaletlerindeki
istatistiklere paralel.
09:42
A recentson NewYeni YorkYork TimesKez analysisanaliz
162
570240
3256
Yakın zamanlı bir New York Times analizi
09:45
reportedrapor that there are 1.5 millionmilyon
missingeksik blacksiyah menerkekler acrosskarşısında the countryülke.
163
573520
6800
ülke çapında 1.5 milyon siyahi erkeğin
kayıp olduğunu duyurdu.
Aynı rapor, günümüzde
09:53
They notedkaydetti that more than one
164
581640
2080
25 ve 54 yaş
arasında
09:56
out of everyher sixaltı blacksiyah menerkekler
165
584600
2296
09:58
who todaybugün should be
betweenarasında the agesyaşlar of 25 and 54 yearsyıl
166
586920
5296
olabilecek her 6 siyahi erkekten en az
birinin, ya hapishaneye
10:04
have disappearedkayboldu from dailygünlük life,
167
592240
2920
girme ya da
erken ölüm yüzünden
10:07
lostkayıp eitherya to prisonhapis or prematureerken deathölüm.
168
595840
3720
hayattan koptuğunu gösteriyor.
10:12
There is great injusticeadaletsizlik
169
600960
2416
Yakın zamandaki (#BlackLivesMatter)
#Siyahihayatlarönemlidir
10:15
in the dailygünlük and disproportionateorantısız violenceşiddet
facedyüzlü by younggenç blacksiyah menerkekler,
170
603400
3976
etiketinin odaklandığı üzere,siyahi
erkekler günlük hayatta daha çok
10:19
the focusodak of recentson protestsprotestolar
underaltında the bannerafiş #BlackLivesMatterBlackLivesMatter.
171
607400
5080
orantısız şiddete maruz kalıyor.
10:25
But we have to rememberhatırlamak
172
613120
1616
Ama şunu hatırlamalıyız ki,
10:26
that enduringkalıcı and disparatefarklı ratesoranları
173
614760
3416
süregelen ve benzeşmeyen oranlar
10:30
and the occurrenceoluşumu and outcomesonuç
of commonortak medicaltıbbi conditionskoşullar --
174
618200
3936
ve tıbbi şartların oluşum süreci ve
getirdikleri--
10:34
heartkalp diseasehastalık, cancerkanser, diabetesdiyabet, HIVHIV --
175
622160
3136
kalp krizi, kanser, diyabet, HIV--
10:37
diseaseshastalıklar that mayMayıs ayı killöldürmek slowlyyavaşça and quietlysessizce
176
625320
4256
yavaşça ve sessizce ölüme sebebiyet veren
hastalıklar,
10:41
and take even more
blacksiyah liveshayatları prematurelyzamanından önce.
177
629600
4240
en çok siyahi insanları erken hayattan
koparıyor.
10:46
As the #BlackLivesMatterBlackLivesMatter
movementhareket unfoldedgelişeceğini,
178
634880
3856
#BlackLivesMatter
(#Siyahihayatlarönemlidir)
hareketi daha çok gözler önüne serildikçe
10:50
I feltkeçe frustratedhayal kırıklığına uğramış and angrykızgın
179
638760
3536
araştırmamız sırasında doktorların
''ırkçılık'' kelimesinin
10:54
that the medicaltıbbi communitytoplum
180
642320
1296
telaffuzundan bile
10:55
has been reluctantisteksiz
to even use the wordsözcük "racismırkçılık"
181
643640
4456
kaçınmaları, beni sinirlendirdi
11:00
in our researchAraştırma and our work.
182
648120
2696
ve de bıktırdı.
11:02
You've probablymuhtemelen feltkeçe something
everyher time I've said it.
183
650840
2880
Muhtemelen her söylediğimde bir şey
hissettiniz.
11:06
Our medicaltıbbi studentsöğrencilerin
heldbekletilen die-insDie-ins in theironların whitebeyaz coatskat,
184
654520
3256
Tıp öğrencilerimiz bu ayrımcılığın
hastalık profilleri ve ölüm
11:09
but the medicaltıbbi communitytoplum
has largelybüyük oranda stooddurdu by passivelypasif
185
657800
4016
oranı üzerindeki etkisini, iş önlükleri
içinde die-in (kişilerin ölü taklidi
11:13
as ongoingdevam eden discriminationayrımcılık
continuesdevam ediyor to affectetkilemek
186
661840
3416
yaptığı bir eylem şekli) yaparak protesto
ettiklerinde bile, tıp camiası
11:17
the diseasehastalık profileprofil and mortalityölüm oranı.
187
665280
2816
sessiz ve pasif kaldı.
11:20
And I worryendişelenmek
188
668120
1776
Endişe ediyorum ki,
11:21
that the trendakım towardskarşı personalizedkişiselleştirilmiş
and precisionhassas medicinetıp,
189
669920
4536
kişiselleştirilmiş ve hassas tıbbın
bu kadar yayılması,
11:26
looking for biologicalbiyolojik or geneticgenetik targetshedefler
to better tailorterzi treatmenttedavi,
190
674480
5176
biyolojik ve genetik çalışmalarla daha iyi
tedavi sunulması, resmin bütününü
11:31
mayMayıs ayı inadvertentlyyanlışlıkla causesebeb olmak us
to losekaybetmek sightgörme of the bigbüyük pictureresim,
191
679680
5016
görmemizi engelleyebilir,
11:36
that it is the dailygünlük contextbağlam,
192
684720
2496
ki bu resim insanların yaşadığı,
11:39
where a personkişi liveshayatları, growsbüyür,
193
687240
3696
büyüdüğü,
11:42
worksEserleri, lovessever,
194
690960
2456
çalıştığı, sevdiği
11:45
that mostçoğu importantlyönemlisi
determinesbelirleyen populationnüfus healthsağlık,
195
693440
4896
ve de en önemlisi toplum sağlığının
iyi olmasını hedeflediği bir yer
11:50
and for too manyçok of us, poorfakir healthsağlık.
196
698360
2640
fakat çoğumuz için,sağlıksız bir yer.
11:54
As healthsağlık professionalsprofesyoneller in our dailygünlük work,
197
702360
2920
Sağlık uzmanları olarak, araştırmacı veya
klinikte
11:58
whetherolup olmadığını in the clinicklinik or doing researchAraştırma,
198
706040
3696
çalışıyor olalım, günlük yaşantımızda
12:01
we are witnesstanık to great injusticeadaletsizlik:
199
709760
2520
büyük bir eşitsizliğe tanıklık ediyoruz:
12:05
the homelessevsiz personkişi
who is unableaciz to followtakip et medicaltıbbi advicetavsiye
200
713160
3776
daha başka dertleri olduğu için,
verdiğimiz tıbbi
12:08
because he has more pressingbasma prioritiesöncelikler;
201
716960
2416
tavsiyeleri yerine getiremeyen evsizler;
12:11
the transgendertransgender youthgençlik
who is contemplatingdüşünürken suicideintihar
202
719400
4736
baskı yüzünden intihara eğilimli
olan trans genç,
12:16
because our societytoplum is just so harshsert;
203
724160
2616
çünkü toplum bazen acımasızca yargılıyor;
12:18
the singletek motheranne who has been madeyapılmış
to feel that she is responsiblesorumluluk sahibi
204
726800
5056
çocuğunun sağlığının zayıf olması kendi
suçuymuş gibi
12:23
for the poorfakir healthsağlık of her childçocuk.
205
731880
2560
gösterilen, çocuğunu yalnız büyüten anne.
12:26
Our rolerol as healthsağlık professionalsprofesyoneller
206
734960
2416
Sağlık uzmanları olarak görevimiz yalnızca
12:29
is not just to treattedavi etmek our patientshastalar
207
737400
3160
hastaları iyileştirmek değil,
12:33
but to soundses the alarmalarm
208
741000
1720
alarma geçirmek
12:35
and advocatesavunucu for changedeğişiklik.
209
743360
3040
ve de değişim için mücadele etmek olmalı.
12:39
RightfullyHaklı olarak or not,
210
747880
1696
Haklı ya da değil,
12:41
our societaltoplumsal positionpozisyon
givesverir our voicessesleri great credibilitygüvenilirlik,
211
749600
3976
toplumda ki yerimiz, anlattıklarımıza
inandırıcılık katıyor
12:45
and we shouldn'tolmamalı wasteatık that.
212
753600
1480
ve biz bunu boşa harcamamalıyız
12:48
I regretpişman not speakingkonuşuyorum up in ZimbabweZimbabve,
213
756280
3760
Zimbabve ile ilgili konuşmadığımdan
dolayı pişmanım
12:52
and I've promisedsöz verdim myselfkendim
214
760680
2256
ve kendime bir söz verdim,
12:54
that as NewYeni YorkYork City'sŞehrin
HealthSağlık CommissionerŞube Müdürü,
215
762960
2616
New York sağlık delegesi olarak
12:57
I will use everyher opportunityfırsat I have
216
765600
4296
eşit sağlık hakları için her fırsatta
13:01
to soundses the alarmalarm
217
769920
1856
destek toplayıp insanları alarma
13:03
and rallyRalli supportdestek for healthsağlık equityhisse senedi.
218
771800
2456
geçireceğim.
13:06
I will speakkonuşmak out againstkarşısında racismırkçılık,
219
774280
2776
Irkçılık hakkında konuşacağım
13:09
and I hopeumut you will joinkatılmak me,
220
777080
2136
ve umarım bana katılırsınız,
13:11
and I will joinkatılmak you
when you speakkonuşmak out againstkarşısında sexismcinsiyetçilik
221
779240
3336
bende cinsel ayrımcılık veya diğer
eşitsizliklerle ilgili konuştuğunuz
13:14
or any other formform of inequalityeşitsizlik.
222
782600
3256
zaman size katılacağım.
13:17
It's time for us to riseyükselmek up
223
785880
3416
Artık yapısal eşitsizliğe karşı beraberce
13:21
and collectivelytopluca speakkonuşmak up
224
789320
2696
sesimizi yükseltme ve de
13:24
about structuralyapısal inequalityeşitsizlik.
225
792040
2560
birlik olma zamanı.
13:27
We don't have to have all the answerscevaplar
226
795640
3296
Değişim istemek için, bütün cevapları
13:30
to call for changedeğişiklik.
227
798960
1600
biliyor olmamıza gerek yok.
13:33
We just need couragecesaret.
228
801120
2320
Yalnızca cesarete ihtiyacımız var.
13:36
The healthsağlık of our patientshastalar,
229
804320
2240
Hastalarımızın, sizin, benim ve
13:39
the healthsağlık of us all, dependsbağlıdır on it.
230
807480
2680
hepimizin sağlığı buna bağlı.
13:43
(ApplauseAlkış)
231
811600
4880
(Alkış)
Translated by Deniz Özhan
Reviewed by Sancak Gülgen

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Mary Bassett - New York City Health Commissioner
Mary Bassett is fighting what may be the greatest stumbling block to equitable health care in the US: institutional racism.

Why you should listen

New York City Public Health Commissioner Mary Bassett has been a health activist since her Radcliffe days of volunteering at a Black Panther Clinic. She began her career on the medical faculty at the University of Zimbabwe, a position she held for 17 years. The valuable lessons she learned in Harare, including the development of one of the first HIV awareness programs, gave her a unique perspective in tackling community health challenges for New York City’s diverse populations. She has led the charge to nudge healthier behaviors, including pushing for higher cigarette taxes and banning artificial trans fats in restaurants. 

In her current role, she has called for the medical community’s deeper engagement in the #BlackLivesMatter movement and efforts to tackle institutional racism.

More profile about the speaker
Mary Bassett | Speaker | TED.com