ABOUT THE SPEAKER
BJ Miller - Palliative care physician
Using empathy and a clear-eyed view of mortality, BJ Miller shines a light on healthcare’s most ignored facet: preparing for death.

Why you should listen

Palliative care specialist BJ Miller helps patients face their own deaths realistically, comfortably, and on their own terms. Miller is cultivating a model for palliative care organizations around the world, and emphasizing healthcare’s quixotic relationship to the inevitability of death. He is a hospice and palliative medicine physician and sees patients and families at the UCSF Helen Diller Family Comprehensive Cancer Center.

Miller’s passion for palliative care stems from personal experience -- a shock sustained while a Princeton undergraduate cost him three limbs and nearly killed him. But his experiences form the foundation of a hard-won empathy for patients who are running out of time.

More profile about the speaker
BJ Miller | Speaker | TED.com
TED2015

BJ Miller: What really matters at the end of life

BJ Miller: Hayatın sonunda gerçekten ne önemli

Filmed:
10,470,704 views

Hayatımızın sonunda, en çok ne yapmayı arzu ederiz? Bu birçoğu için rahatlık, saygı ve aşktır. BJ Miller, hastalarının hayatlarını nasıl zarif ve onurlu bir şekilde sonlanabileceği hakkında düşünen bir bakımevi doktorudur. Ölüm ve onurlu bir hayat düşüncesi hakkında büyük sorular soran bu duygusal konuşmanın tadını çıkarmak için zaman ayırın.
- Palliative care physician
Using empathy and a clear-eyed view of mortality, BJ Miller shines a light on healthcare’s most ignored facet: preparing for death. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:13
Well, we all need a reasonneden to wakeuyanmak up.
0
1999
3009
Kendimize gelmemiz için
bir sebebe ihtiyacımız var.
00:18
For me, it just tookaldı 11,000 voltsvolt.
1
6898
2373
Benim için, bu sadece 11.000 volttu.
00:23
I know you're too politekibar to asksormak,
2
11068
1674
Sormayacak kadar çok kibarsınız,
00:24
so I will tell you.
3
12766
1635
size anlatacağım.
00:27
One night, sophomoreikinci sınıf öğrencisi yearyıl of collegekolej,
4
15354
2223
Üniversite ikinci sınıftayken bir gece,
00:29
just back from ThanksgivingŞükran günü holidaytatil,
5
17601
3698
Şükran Günü tatilinden yeni dönmüştüm,
00:33
a fewaz of my friendsarkadaşlar and I
were horsingYaramazlık around,
6
21323
2652
birkaç arkadaşım ve ben takılırken,
00:35
and we decidedkarar to climbtırmanış atopüstünde
a parkedpark commuterbanliyö traintren.
7
23999
3565
park edilmiş bir banliyö treninin
üstüne çıkmaya karar verdik.
00:40
It was just sittingoturma there,
with the wiresteller that runkoş overheadek yük.
8
28167
3114
Üzerimizdeki kablolarla
sadece orada oturacaktık.
00:43
SomehowBir şekilde, that seemedgibiydi
like a great ideaFikir at the time.
9
31305
3102
O zaman nasıl olduysa
iyi bir fikir gibi göründü.
00:46
We'dBiz istiyorsunuz certainlykesinlikle donetamam stupideraptal things.
10
34804
2482
Kesinlikle daha aptalca şeyler yapmıştık.
00:50
I scurriedscurried up the laddermerdiven on the back,
11
38270
3021
Arkadaki merdivenin üzerine
hızlıca çıktım,
00:53
and when I stooddurdu up,
12
41315
1722
ayağa kalktığımda,
00:55
the electricalelektrik currentşimdiki enteredgirdi my armkol,
13
43061
3582
elektrik akımı kolumdan girdi,
00:58
blewpatladı down and out my feetayaklar,
and that was that.
14
46667
2540
beni devirdi ve ayaklarımdan çıktı,
bu sondu.
01:03
Would you believe that watch still worksEserleri?
15
51699
2589
O saatin hâlâ çalıştığına inanır mısınız?
01:08
Takes a lickingyalama!
16
56216
1207
Canına okuduğum!
01:09
(LaughterKahkaha)
17
57447
1031
(Gülüşme)
01:10
My fatherbaba wearsgiyer it now in solidarityDayanışma.
18
58502
2309
Babam şimdi onu dayanışmada takıyor.
01:15
That night beganbaşladı my formalbiçimsel relationshipilişki
with deathölüm -- my deathölüm --
19
63295
6023
O gece ölümle -- kendi ölümümle
resmi ilişkim başladı,
01:21
and it alsoAyrıca beganbaşladı
my long runkoş as a patienthasta.
20
69342
3808
ayrıca bir hasta olarak uzun süren
koşuşturmacam başladı.
01:25
It's a good wordsözcük.
21
73174
1154
Bu iyi bir kelime.
01:26
It meansanlamına geliyor one who suffersuğrar.
22
74352
1727
Anlamı, acı çeken kimse.
01:28
So I guesstahmin we're all patientshastalar.
23
76825
1441
Sanıyorum ki hepimiz hastayız.
01:31
Now, the AmericanAmerikan healthsağlık carebakım systemsistem
24
79607
2366
Şimdilerde Amerikan sağlık sistemi
01:33
has more than its fairadil sharepay
of dysfunctionfonksiyon bozukluğu --
25
81997
3121
işlevsel bozukluğun adil paylaşımından
daha fazlasına sahip --
görkemini karşılamak için şüphesiz.
01:37
to matchmaç its brillianceparlaklık, to be sure.
26
85142
2060
01:39
I'm a physicianhekim now,
a hospiceDarülaceze and palliativePalyatif medicinetıp docDoktor,
27
87750
4452
Şu an bir doktorum,
bir bakımevi ve hafifletici tıp doktoru,
01:44
so I've seengörüldü carebakım from bothher ikisi de sidestaraf.
28
92226
2246
bu yüzden her iki taraftan da
hizmeti gördüm.
01:47
And believe me: almostneredeyse everyoneherkes
who goesgider into healthcaresağlık hizmeti
29
95076
3899
Bana inanın; sağlık hizmetine giren
neredeyse herkes,
01:50
really meansanlamına geliyor well -- I mean, trulygerçekten.
30
98999
3137
gerçekten herkes iyi niyetli.
01:54
But we who work in it
are alsoAyrıca unwittingfarkında olmadan agentsajanları
31
102874
3933
Fakat onun içinde çalışan bizler
sıklıkla hizmet vermeyen
01:58
for a systemsistem that too oftensık sık
does not serveservis.
32
106831
4244
bir sistemin farkında olmayan
hizmetkârlarıyız.
02:03
Why?
33
111999
1157
Niçin?
02:05
Well, there's actuallyaslında a prettygüzel easykolay
answerCevap to that questionsoru,
34
113624
3381
Aslında, bu sorunun
oldukça kolay bir cevabı var,
02:09
and it explainsaçıklar a lot:
35
117029
2248
birçok şeyi açıklıyor:
02:11
because healthcaresağlık hizmeti was designedtasarlanmış
with diseaseshastalıklar, not people, at its centermerkez.
36
119301
5958
Çünkü sağlık hizmeti hastalıklarla
tasarlanmıştır, insan merkezli değildir.
02:18
WhichHangi is to say, of coursekurs,
it was badlykötü designedtasarlanmış.
37
126419
2906
Elbette o kötü bir şekilde tasarlanmıştır.
02:22
And nowhereHiçbir yerde are the effectsetkileri
of badkötü designdizayn more heartbreakingyürek
38
130158
6052
Kötü dizaynın etkileri, hiçbir
yerde daha fazla kalp kırıcı değildir
02:28
or the opportunityfırsat
for good designdizayn more compellingzorlayıcı
39
136234
3335
veya iyi bir dizayn fırsatı
daha zorlayacı,
02:31
than at the endson of life,
40
139593
2141
maddelerin fiziksel olarak
işlemden geçtiği,
02:33
where things are so distilleddamıtık
and concentratedkonsantre.
41
141758
3356
hayatın sonuna kıyasla.
02:38
There are no do-overstersime.
42
146234
1786
Geri dönüş yoktur.
02:42
My purposeamaç todaybugün is
to reachulaşmak out acrosskarşısında disciplinesdisiplinler
43
150073
4491
Benim bugünkü amacım
disiplinlere el uzatmak
02:46
and inviteDavet etmek designdizayn thinkingdüşünme
into this bigbüyük conversationkonuşma.
44
154588
4367
ve tasarım düşüncesini büyük sohbetimiz
içerisine davet etmektir.
02:51
That is, to bringgetirmek intentionniyet and creativityyaratıcılık
45
159495
5357
Yani, niyeti ve yaratıcılığı
02:56
to the experiencedeneyim of dyingölen.
46
164876
2769
ölüm deneyimine kazandırmak.
03:01
We have a monumentalanıtsal
opportunityfırsat in frontön of us,
47
169235
4033
Önümüzde anıtsal bir fırsat bulunmaktadır,
03:05
before one of the fewaz universalevrensel issuessorunlar
48
173292
4341
birkaç evrensel konunun birinden önce
03:09
as individualsbireyler as well as a civilsivil societytoplum:
49
177657
3310
sivil bir toplumun yanında birey olarak
03:12
to rethinkyeniden düşünmek and redesignyeniden tasarlamak how it is we dieölmek.
50
180991
3916
ölümümüzün nasıl olduğunu,
yeniden düşünmek ve tasarlamak için.
03:19
So let's beginbaşla at the endson.
51
187489
2590
Öyleyse hadi sondan başlayalım.
03:23
For mostçoğu people, the scariesten korkunç thing
about deathölüm isn't beingolmak deadölü,
52
191611
3935
İnsanların çoğu için ölüm hakkındaki
en korkutucu şey ölü olmak değildir;
03:27
it's dyingölen, sufferingçile.
53
195570
1819
ölüyor olmaktır, acıdır.
03:29
It's a keyanahtar distinctionayrım.
54
197809
1375
Bu anahtar bir ayrımdır.
03:32
To get underneathaltında this,
it can be very helpfulfaydalı
55
200461
2168
Bunun zeminine ulaşmada
03:34
to teaseTease out sufferingçile
whichhangi is necessarygerekli as it is,
56
202653
4354
acı çekmek gerekenle değiştirebileceğimiz
acı üzerine kafa yormak
03:39
from sufferingçile we can changedeğişiklik.
57
207031
2665
yararlı olabilir.
03:42
The formereski is a naturaldoğal,
essentialgerekli partBölüm of life, partBölüm of the dealanlaştık mı,
58
210317
5236
İlki doğaldır ve yaşamın asıl bölümüdür,
03:47
and to this we are calleddenilen
to make spaceuzay, adjustayarlamak, growbüyümek.
59
215577
5114
buna yeniye yer açmak deriz,
alışmak, büyümek.
03:55
It can be really good
to realizegerçekleştirmek forcesgüçler largerdaha büyük than ourselveskendimizi.
60
223013
5346
Kendimizden daha büyük güçleri fark etmek
gerçekten iyi olabilir.
04:01
They bringgetirmek proportionalityorantı,
61
229098
3124
Onlar hayatımıza ölçülü olmayı getirir.
04:04
like a cosmickozmik right-sizingsağ-boyutlandırma.
62
232246
2319
Evrensel doğru boyutlandırma gibi.
04:08
After my limbsbacaklarda were gonegitmiş,
63
236779
2434
Uzuvlarımı kaybettikten sonra,
04:11
that losskayıp, for exampleörnek,
becameoldu factgerçek, fixedsabit --
64
239237
4586
bu kaybım,
değişmeyecek bir gerçeğe dönüştü,
04:15
necessarilyzorunlu olarak partBölüm of my life,
65
243847
3313
zorunlu olarak hayatımın bir bölümü,
bu gerçeği ve kendimi
reddedemeyeceğimi öğrendim.
04:19
and I learnedbilgili that I could no more
rejectReddet this factgerçek than rejectReddet myselfkendim.
66
247184
6116
Bu biraz zaman aldı ama sonunda öğrendim.
04:27
It tookaldı me a while,
but I learnedbilgili it eventuallysonunda.
67
255173
2621
Gerekli acı ile ilgili
diğer harika şey ise,
04:30
Now, anotherbir diğeri great thing
about necessarygerekli sufferingçile
68
258572
2444
bakıcı ve hastayı
04:33
is that it is the very thing
69
261040
3508
bir araya getirmesidir,
04:36
that unitesAmerika Birleşik Devletleri caregiverCaregiver and carebakım receiveralıcı --
70
264572
5403
04:41
humaninsan beingsvarlıklar.
71
269999
1253
yani insanları.
04:45
This, we are finallyen sonunda realizingfark,
is where healingşifa happensolur.
72
273089
3814
Bunun sonunda, iyileşmenin nerede
olduğunu sonunda anlarız.
Evet, merhamet, dün öğrendiğimiz gibi,
04:49
Yes, compassionmerhamet -- literallyharfi harfine,
as we learnedbilgili yesterdaydün --
73
277673
3520
04:53
sufferingçile togetherbirlikte.
74
281217
1428
birlikte acı çekmek.
04:56
Now, on the systemssistemler sideyan,
on the other handel,
75
284672
3338
Şimdi, diğer taraftan sistemler üzerinde,
acının çoğu gereksizdir, yaratılmıştır.
05:00
so much of the sufferingçile
is unnecessarygereksiz, inventedicat edildi.
76
288034
3858
05:04
It servesvermektedir no good purposeamaç.
77
292376
2274
Bunun hiçbir yararı olmaz.
Ama güzel haberse,
bu acının uydurulduğudur,
05:06
But the good newshaber is,
sincedan beri this brandmarka of sufferingçile is madeyapılmış up,
78
294674
4301
05:10
well, we can changedeğişiklik it.
79
298999
1484
yani, bunu değiştirebiliriz.
Nasıl öldüğümüz aslında
bizim etkileyebildiğimiz bir şeydir.
05:13
How we dieölmek is indeedaslında
something we can affectetkilemek.
80
301681
2654
05:18
MakingYapma the systemsistem sensitivehassas
to this fundamentaltemel distinctionayrım
81
306446
4053
Bu temel ayrımı hassas şekilde yapmak,
gerekli ve gereksiz acı çekmek arasında
05:22
betweenarasında necessarygerekli
and unnecessarygereksiz sufferingçile
82
310523
3452
05:25
givesverir us our first of threeüç
designdizayn cuesİpuçları for the day.
83
313999
3690
bize bugün üç temel ipucundan
birincisini verir.
05:30
After all, our rolerol as caregiversbakıcılar,
as people who carebakım,
84
318299
4529
Sonuçta bakım yapan kişilerin rolü,
05:34
is to relieverahatlatmak sufferingçile --
not addeklemek to the pileistif.
85
322852
4662
acıyı rahatlatmaktır, artırmak değil.
05:42
TrueGerçek to the tenetsilkelerinin of palliativePalyatif carebakım,
86
330292
1871
Geçici bakım ilkelerine sadık kalmayı,
05:44
I functionfonksiyon as something
of a reflectiveyansıtıcı advocatesavunucu,
87
332187
3673
yansıtıcı bir işlev olarak görürüm.
Reçete yazan bir hekim gibi.
05:47
as much as prescribingreçete physicianhekim.
88
335884
2119
05:51
QuickHızlı asidebir kenara: palliativePalyatif carebakım -- a very
importantönemli fieldalan but poorlykötü understoodanladım --
89
339177
6021
Palyatif bakım, çok önemlidir
ama çok az anlaşılmıştır.
Sadece hayat sonundaki bakımla
sınırlı değildir, ama onu içerir.
05:57
while it includesiçerir, it is not
limitedsınırlı to endson of life carebakım.
90
345222
2954
Darülaceze ile limitli değildir.
06:00
It is not limitedsınırlı to hospiceDarülaceze.
91
348200
1841
Bu konfor ve her aşamada
iyi yaşamakla ilgilidir.
06:02
It's simplybasitçe about comfortkonfor
and livingyaşam well at any stageevre.
92
350811
3457
06:06
So please know that you don't
have to be dyingölen anytimeistediğin zaman soonyakında
93
354999
3039
Lütfen yakında ölmek zorunda
olmadığınızı bilin,
palyatif bakımdan yararlanmak için.
06:10
to benefityarar from palliativePalyatif carebakım.
94
358062
1687
Şimdi izin verin sizi
Frank ile tanıştırayım.
06:13
Now, let me introducetakdim etmek you to FrankFrank.
95
361450
2280
06:17
SortSıralama of makesmarkaları this pointpuan.
96
365768
1215
Bu noktayı aydınlatır.
Frank'i yıllardır görüyorum.
06:19
I've been seeinggörme FrankFrank now for yearsyıl.
97
367007
2030
Prostat kanserinin ilerlemiş bir evresinde,
HIV virüsüyle de uzun zamandır yaşamakta.
06:21
He's livingyaşam with advancingilerleyen prostateprostat cancerkanser
on topüst of long-standingsürüncemede kalan HIVHIV.
98
369061
4194
Onun kemik ağrıları ve yorgunluğu
üzerinde çalışırız.
06:26
We work on his bonekemik painAğrı and his fatigueyorgunluk,
99
374197
1986
06:28
but mostçoğu of the time we spendharcamak thinkingdüşünme
out loudyüksek sesle togetherbirlikte about his life --
100
376207
4714
Ama zamanın çoğunu onun hayatını
yüksek sesle düşünerek geçiririz --
06:32
really, about our liveshayatları.
101
380945
1365
gerçekten, hayatlarımız hakkında.
06:35
In this way, FrankFrank grievesyas tutar.
102
383071
1660
Bu şekilde Frank kederlenir.
06:37
In this way, he keepstutar up with
his losseskayıplar as they rollrulo in,
103
385207
3779
Böylece o birilerini kaybettikçe
buna ayak uydurabilir,
gelecek anı yaşamaya hazır olmak için.
06:41
so that he's readyhazır to take in
the nextSonraki momentan.
104
389010
3149
06:45
LossKaybı is one thing,
but regretpişman, quiteoldukça anotherbir diğeri.
105
393524
4171
Kayıp önemlidir, pişmanlık da öyle.
Frank her zaman maceracıydı --
06:51
FrankFrank has always been an adventurermaceracı --
106
399243
1957
O, Norman Rockwell'in resimlerinden
çıkmış gibi görünür.
06:53
he looksgörünüyor like something
out of a NormanNorman RockwellRockwell paintingboyama --
107
401224
2841
Pişmanlıktan da hoşlanmaz.
06:56
and no fanyelpaze of regretpişman.
108
404089
1564
Bir gün kliniğe geldiğinde şaşırmadık.
06:58
So it wasn'tdeğildi surprisingşaşırtıcı
when he camegeldi into clinicklinik one day,
109
406566
2681
Kolorado Nehri'nde
rafting yapmak istiyordu.
07:01
sayingsöz he wanted to raftSal
down the ColoradoColorado RiverNehir.
110
409271
2736
Bu iyi bir fikir miydi?
07:05
Was this a good ideaFikir?
111
413142
1675
07:07
With all the risksriskler to his safetyemniyet
and his healthsağlık, some would say no.
112
415268
4204
Tüm riskler ve sağlık durumuyla
bazılarımız hayır diyecekti.
07:11
ManyBirçok did, but he wentgitti for it,
while he still could.
113
419496
3566
Çoğumuz dedik ama o bunu başardı,
hâlâ yapabilirken.
07:15
It was a gloriousşanlı, marvelousharika tripgezi:
114
423999
3611
Muhteşem ve harikulade bir gezintiydi.
Buz gibi bir su, kabarmış kuru bir hava,
örümcekler, yılanlar,
07:20
freezingbuz gibi waterSu, blisteringkabarma drykuru heatsıcaklık,
scorpionsakrepler, snakesyılan,
115
428928
5322
Büyük Kanyon'un duvarlarından
gelen yaban hayatı iniltileri --
07:26
wildlifeyaban hayatı howlinginleyen off the flamingyanan wallsduvarlar
of the GrandGrand CanyonKanyon --
116
434274
5431
07:31
all the gloriousşanlı sideyan of the worldDünya
beyondötesinde our controlkontrol.
117
439729
3544
Dünya'nın tüm harika tarafları
kontrolümüzün dışında.
07:36
Frank'sFrank'ın decisionkarar, while maybe dramaticdramatik,
118
444492
1890
Frank'in kararı, belki etkileyiciydi.
07:38
is exactlykesinlikle the kindtür
so manyçok of us would make,
119
446406
2287
Birçoğumuzun yapmak isteyeceği türden.
07:40
if we only had the supportdestek to figureşekil out
what is besten iyi for ourselveskendimizi over time.
120
448717
6197
Bizim için neyin iyi olduğuyla ilgili
destek alsaydık.
07:49
So much of what we're talkingkonuşma about todaybugün
is a shiftvardiya in perspectiveperspektif.
121
457291
3369
Bugün en çok bakış açılarımızdaki
değişikliği konuşuyoruz.
Kazadan sonra, üniversiteye döndüğümde,
07:54
After my accidentkaza,
when I wentgitti back to collegekolej,
122
462723
2252
alanımı sanat tarihi olarak değiştirdim.
07:56
I changeddeğişmiş my majormajör to artSanat historytarih.
123
464999
2366
08:00
StudyingEğitim visualgörsel artSanat, I figuredanladım
I'd learnöğrenmek something about how to see --
124
468095
4300
Görsel sanatlar okurken, nasıl gördüğümüzü
öğreneceğimi düşündüm --
08:05
a really potentkuvvetli lessonders
for a kidçocuk who couldn'tcould changedeğişiklik
125
473705
3374
neyi gördüğünün çoğunu
değiştiremeyen bir çocuk için,
08:09
so much of what he was seeinggörme.
126
477103
2041
bu güçlü bir dersti.
08:12
PerspectiveBakış açısı, that kindtür of alchemysimya
we humansinsanlar get to playoyun with,
127
480602
3738
Bakış açısı, bizim içimizde
oynadığımız bir simyadır,
acıyı çiçeğe dönüştürmek.
08:16
turningdöndürme anguishacı into a flowerçiçek.
128
484364
2510
08:21
FlashFlash forwardileri: now I work
at an amazingşaşırtıcı placeyer in SanSan FranciscoFrancisco
129
489999
3792
Şu an San Francisco'da
harika bir yerde çalışıyorum,
08:25
calleddenilen the ZenZen HospiceDarülaceze ProjectProje,
130
493815
2239
''Zen Darülaceze'' projesi denilen.
08:28
where we have a little ritualayin
that helpsyardım eder with this shiftvardiya in perspectiveperspektif.
131
496078
3620
Bizim bazı ritüellerimiz
bakış açılarımızı değiştiriyor.
08:32
When one of our residentssakinleri dieskalıp,
132
500405
3061
Aramızdan birisi öldüğünde,
morgdaki adam gelir,
biz bedeni bahçeden dışarı çıkarırız.
08:35
the mortuarymorg menerkekler come, and as we're
wheelingWheeling the bodyvücut out throughvasitasiyla the gardenBahçe,
133
503490
4470
Kapıya geldiğimizde dururuz.
08:39
headingbaşlık for the gatekapı, we pauseDuraklat.
134
507984
2030
08:42
AnyoneKimse who wants --
135
510038
2185
Kim isterse --
08:44
fellowadam residentssakinleri, familyaile,
nurseshemşireler, volunteersgönüllüler,
136
512247
2724
dostları, ailesi, hemşireler, gönüllüler,
08:46
the hearseCenaze arabası driverssürücüleri too, now --
137
514995
2444
cenaze arabası sürücüsü de, şimdi --
bir hikâye anlatır veya
şarkı söylenir ya da sessizlik,
08:49
shareshisseleri a storyÖykü or a songşarkı or silenceSessizlik,
138
517463
4427
çiçek yapraklarını üzerine serperiz.
08:53
as we sprinkleserpin the bodyvücut
with flowerçiçek petalsyaprakları.
139
521914
2788
Birkaç dakika sürer;
08:57
It takes a fewaz minutesdakika;
140
525282
2304
08:59
it's a sweettatlı, simplebasit partingayrılık imagegörüntü
to usherUsher in griefkeder with warmthSıcaklık,
141
527610
5365
bu tatlı, basit ayrılış görüntüsü
kederin içine bir parça içtenlik getirir,
09:04
ratherdaha doğrusu than repugnanceHu.
142
532999
1711
nefretin yerine.
Tipik hastane ortamına kıyasla,
09:08
ContrastKontrast that with the typicaltipik experiencedeneyim
in the hospitalhastane settingayar,
143
536060
5046
09:13
much like this -- floodlitışıklandırılmış roomoda
linedastarlı with tubesborular and beepingbip sesi machinesmakineler
144
541130
4864
çoğunlukla ışıklandırılmış bir oda,
borular ve bip sesli makineler ile kaplı,
yanıp sönen ışıklar,
hastanın hayatı son bulmuşken bile durmaz.
09:18
and blinkingyanıp sönen lightsışıklar that don't stop
even when the patient'shastanın life has.
145
546018
4168
09:23
CleaningTemizleme crewmürettebat swoopsgagasıyla in,
the body'svücudun whiskedsıçrattı away,
146
551419
3026
Temizlikçiler geldiğinde,
bedeni götürülür.
09:26
and it all feelshissediyor as thoughgerçi that personkişi
had never really existedvar.
147
554469
5028
Tüm bunlar, o kişi gerçekten
yokmuş gibi hissettirir.
Tabii ki, steril olmak adına
iyi olması amaçlanır,
09:33
Well-intendedİyi niyeti, of coursekurs,
in the nameisim of sterilityKısırlık,
148
561070
2623
09:35
but hospitalshastaneler tendeğiliminde to assaultsaldırı our sensesduyular,
149
563717
3496
ama hastaneler,
duyularımıza saldırma eğilimindedir,
09:39
and the mostçoğu we mightbelki hopeumut for
withiniçinde those wallsduvarlar is numbnessuyuşma --
150
567237
5504
çoğumuzda bu duvarların arasında,
bir hissizlik olduğu düşüncesi olabilir --
09:44
anestheticanestezi, literallyharfi harfine
the oppositekarşısında of aestheticestetik.
151
572765
4242
anestetik, kelimenin tam
anlamıyla estetik olmayan.
Hastanelerin yapabileceklerine
saygı duyarım,
09:50
I revereRevere hospitalshastaneler for what they can do;
I am alivecanlı because of them.
152
578499
4305
çünkü onların sayesinde hayattayım.
09:56
But we asksormak too much of our hospitalshastaneler.
153
584096
2117
Ama biz hastanelerimizden çok şey isteriz.
09:59
They are placesyerler for acuteakut traumaTravma
and treatabletedavi edilebilir illnesshastalık.
154
587436
3593
Onlar, akut travmalar ve
tedavi edilebilir hastalıklar içindir.
Oralarda yaşamak ve ölmek için yer yoktur;
onlar bu nedenle tasarlanmadılar.
10:03
They are no placeyer to livecanlı and dieölmek;
that's not what they were designedtasarlanmış for.
155
591053
4025
Şimdi ben kurumlarımızın
10:10
Now mindus you -- I am not
givingvererek up on the notionkavram
156
598078
2300
daha insancıl bir hâle geleceği
görüşünden vazgeçmiyorum.
10:12
that our institutionskurumlar
can becomeolmak more humaneinsancıl.
157
600402
3210
10:16
BeautyGüzellik can be foundbulunan anywhereherhangi bir yer.
158
604057
2381
Güzellik her yerde bulunabilir.
Birkaç ayımı yanık
bölümü içerisinde geçirdim,
10:21
I spentharcanmış a fewaz monthsay in a burnyanmak unitbirim
159
609092
2272
10:23
at StSt. BarnabasBarnabas HospitalHastane
in LivingstonLivingston, NewYeni JerseyJersey,
160
611388
2748
Livingston, New Jersey'deki
Barnabas hastanesinde,
orada harika bir bakım gördüm,
10:26
where I got really
great carebakım at everyher turndönüş,
161
614160
4157
buna iyi derecede palyatif bakımda dâhil.
10:30
includingdahil olmak üzere good
palliativePalyatif carebakım for my painAğrı.
162
618341
2197
10:33
And one night, it beganbaşladı to snowkar outsidedışında.
163
621415
2845
Bir gece dışarıda kar yağmaya başladı.
10:37
I rememberhatırlamak my nurseshemşireler
complainingşikayetçi about drivingsürme throughvasitasiyla it.
164
625426
3915
Hatırlıyorum, hemşirelerim araç
kullanmaktan şikâyet ediyordu.
Odamda hiç pencere yoktu ama
10:42
And there was no windowpencere in my roomoda,
165
630103
2184
10:44
but it was great to just imaginehayal etmek it
cominggelecek down all stickyyapışkan.
166
632311
3306
lapa lapa yağan karı
hayal etmek harikaydı.
Ertesi gün, hemşirelerimden biri gizlice
bir kar topu getirdi.
10:49
NextSonraki day, one of my nurseshemşireler
smuggledkaçak in a snowballKartopu for me.
167
637299
3934
10:53
She broughtgetirdi it in to the unitbirim.
168
641257
1633
Kar topunu yanık bölümüne soktu.
10:56
I cannotyapamam tell you the rapturetutsaklık I feltkeçe
holdingtutma that in my handel,
169
644731
5408
Size kar topunu elimde tutmanın,
beni nasıl cezbettiğini anlatamam.
11:02
and the coldnesssoğukluk drippingDamlama
ontoüstüne my burningyanan skincilt;
170
650163
3049
Soğukluğun yanan cildim üzerinden taşması,
11:05
the miraclemucize of it all,
171
653236
2310
tüm bunlar bir mucize,
onun eriyerek suya dönüşmesi
ise bir büyüydü.
11:07
the fascinationhayranlık as I watchedizledi it melteritmek
and turndönüş into waterSu.
172
655570
3759
O anda,
11:15
In that momentan,
173
663293
2131
sadece bu gezegenin
herhangi bir parçası olmam,
11:17
just beingolmak any partBölüm of this planetgezegen
in this universeEvren matteredönemi yoktu more to me
174
665448
4488
11:21
than whetherolup olmadığını I livedyaşamış or diedvefat etti.
175
669960
2099
yaşamış veya ölmüş olmamdan
daha önemliydi.
11:24
That little snowballKartopu packedpaketlenmiş
all the inspirationilham I neededgerekli
176
672083
3123
O küçük kar topu,
tüm ilhamı toplamıştı,
11:27
to bothher ikisi de try to livecanlı
and be OK if I did not.
177
675230
3205
yaşamam ve iyi olmam için gereken,
eğer yaşamıyor olsaydım da tamamdı.
11:31
In a hospitalhastane, that's a stolençalıntı momentan.
178
679176
2884
Bir hastanede o vakit, çalınmış bir andır.
11:36
In my work over the yearsyıl,
I've knownbilinen manyçok people
179
684356
3389
Benim işimde,
yıllardır birçok insan tanıdım,
11:39
who were readyhazır to go, readyhazır to dieölmek.
180
687769
1827
gitmek ve ölmek için hazırlardı.
Nihai huzuru veya üstünlüğü
bulmuş oldukları için değil,
11:43
Not because they had foundbulunan
some finalnihai peaceBarış or transcendenceaşma,
181
691192
4783
ama onlar hayatlarının neye dönüşmüş
olduğu yüzünden itildiler --
11:47
but because they were so repulsedpüskürtüldü
by what theironların liveshayatları had becomeolmak --
182
695999
4309
bir kelimeyle,
koparılmış veya kötü olarak.
11:54
in a wordsözcük, cutkesim off, or uglyçirkin.
183
702553
4549
Kronik ve ölümcül hastalıklarla yaşayan
çok sayıda insan var,
12:03
There are alreadyzaten recordkayıt numberssayılar of us
livingyaşam with chronicKronik and terminalTerminal illnesshastalık,
184
711394
6086
herhangi bir ileri yaşta olan.
12:09
and into ever olderdaha eski ageyaş.
185
717504
1452
12:11
And we are nowhereHiçbir yerde nearyakın readyhazır
or preparedhazırlanmış for this silvergümüş tsunamitsunami.
186
719947
4800
Biz bu sağlık felaketi (gümüş tsunami)
için hazır değiliz ve hazırlanmadık.
12:19
We need an infrastructurealtyapı
dynamicdinamik enoughyeterli to handlesap
187
727335
3261
Bizim dinamik ve yeterli bir
alt yapıya ihtiyacımız var,
12:22
these seismicsismik shiftskaymalar in our populationnüfus.
188
730620
4064
toplumumuzdaki bu gibi değişimler için.
12:27
Now is the time to createyaratmak
something newyeni, something vitalhayati.
189
735637
3020
Şimdi yeni bir şey yaratmanın zamanı,
hayati bir şey.
12:30
I know we can because we have to.
190
738681
2360
Biliyorum yapabiliriz, çünkü mecburuz.
12:33
The alternativealternatif is just unacceptablekabul edilemez.
191
741065
2022
Alternatif, sadece kabul edilemez.
Bilinen ana malzemeler:
12:35
And the keyanahtar ingredientsmalzemeler are knownbilinen:
192
743651
1882
12:37
policypolitika, educationEğitim and trainingEğitim,
193
745557
3674
Politika, eğitim ve öğretim,
12:41
systemssistemler, brickstuğla and mortarharç.
194
749255
2062
sistemler, tuğlalar ve harç.
Bizim tasarımcıların tüm çizgileriyle
çalışabilmemiz için tonlarca girdimiz var.
12:44
We have tonston of inputgiriş
for designerstasarımcılar of all stripesçizgili to work with.
195
752642
3806
Biz biliyoruz, örneğin,
araştırma sonucunda
12:49
We know, for exampleörnek, from researchAraştırma
196
757123
1881
12:51
what's mostçoğu importantönemli to people
who are closeryakın to deathölüm:
197
759028
3486
ölüme yakın olan insanlar için
en çok neyin önemli olduğunu:
Konfor, rahatlamış hissetmek,
sevdiklerini rahatlatmak.
12:54
comfortkonfor; feelingduygu unburdenedGrace'in
and unburdeningunburdening to those they love;
198
762538
6965
13:01
existentialvaroluşsal peaceBarış; and a senseduyu
of wondermentşaşkınlık and spiritualitytinsellik.
199
769527
5242
Varoluşsal barış, merak ve
maneviyat duygusu.
13:08
Over ZenZen Hospice'sDarülaceze'nın nearlyneredeyse 30 yearsyıl,
200
776896
3758
Zen projesi neredeyse 30 yılı aştı,
hastalarımızdan ince
ayrıntılarıyla öğrendik.
13:12
we'vebiz ettik learnedbilgili much more
from our residentssakinleri in subtleince detaildetay.
201
780678
3643
13:17
Little things aren'tdeğil so little.
202
785662
2465
Küçük şeyler aslında küçük değiller.
13:21
Take JanetteJanette.
203
789499
1174
Janette'i örnek alın.
13:22
She findsbuluntular it harderDaha güçlü to breathenefes almak
one day to the nextSonraki duenedeniyle to ALSALS.
204
790697
3487
O her gün kendini ALS hastalığı
yüzünden zor nefes alıyorken bulur.
13:26
Well, guesstahmin what?
205
794208
1150
Peki tahmin edin, ne?
13:28
She wants to startbaşlama smokingsigara içmek again --
206
796121
3378
O tekrar sigaraya başlamak istiyor --
Fransız sigarası, eğer mümkünse.
13:31
and FrenchFransızca cigarettesSigara, if you please.
207
799523
2928
13:36
Not out of some self-destructivezarar veren bentbükülmüş,
208
804786
2223
Kendine zarar vermesinin dışında,
ciğerlerini dolu hissedebilmek için,
aslında onlara sahipken.
13:39
but to feel her lungsakciğerler filleddolu
while she has them.
209
807033
3959
13:44
PrioritiesÖncelikleri changedeğişiklik.
210
812786
1197
Öncelikler değişir.
13:47
Or KateKate -- she just wants to know
211
815556
2471
Ya da Kate -- o sadece bilmek istiyor,
13:50
her dogköpek AustinAustin is lyingyalan söyleme
at the footayak of her bedyatak,
212
818051
4035
onun köpeği Austin
yatağın kenarında yatıyor,
13:54
his coldsoğuk muzzleNamlu againstkarşısında her drykuru skincilt,
213
822110
3717
soğuk burnu onun kuru cildine değerken,
13:57
insteadyerine of more chemotherapykemoterapi
coursingakan throughvasitasiyla her veinsdamarlar --
214
825851
2723
daha fazla kemoterapi yerine --
14:00
she's donetamam that.
215
828598
1181
onun kemoterapiyle işi bitti.
Duyusal estetik haz, neredeyse, hemen,
14:02
SensuousDuygulara hitap eden, aestheticestetik gratificationhaz,
where in a momentan, in an instantanlık,
216
830849
5016
14:07
we are rewardedödüllendirdi for just beingolmak.
217
835889
3352
biz sadece var olduğumuz
için ödüllendirildik.
Bunun büyük kısmı duyularımız ile,
vücut aracılığıyla
14:15
So much of it comesgeliyor down to
lovingseven our time by way of the sensesduyular,
218
843373
4282
14:19
by way of the bodyvücut -- the very thing
doing the livingyaşam and the dyingölen.
219
847679
5292
sevdiğimiz zamana gelir --
bunlarla yaşıyor ve ölüyoruz.
14:26
ProbablyMuhtemelen the mostçoğu poignantdokunaklı roomoda
220
854258
1559
Muhtemelen en dokunaklı oda,
Zen misafir evindeki kendi mutfağımızdır.
14:27
in the ZenZen HospiceDarülaceze guestKonuk houseev
is our kitchenmutfak,
221
855841
2253
14:30
whichhangi is a little strangegarip when you realizegerçekleştirmek
222
858118
2037
Onu fark ettiğinizde, biraz gariptir,
14:32
that so manyçok of our residentssakinleri
can eatyemek very little, if anything at all.
223
860179
3813
birçok misafirimiz çok az
yiyebilir ya da hiç,
14:36
But we realizegerçekleştirmek we are providingsağlama
sustenancerızık on severalbirkaç levelsseviyeleri:
224
864016
5870
ama fark ettik ki,
biz belirli seviyerlerde gıda sağlıyoruz.
Koku, sembolik bir düzlem.
14:41
smellkoku, a symbolicsembolik planeuçak.
225
869910
3066
14:46
SeriouslyCidden, with all the heavy-dutyAğır hizmet stuffşey
happeningolay underaltında our roofçatı,
226
874356
4917
Gerçekten onca ağır şeylerin çatımız
altında olmasının yanında,
14:51
one of the mostçoğu trieddenenmiş and truedoğru
interventionsmüdahaleler we know of,
227
879297
3734
en çok denenmiş ve
gerçekten müdahale edilen şey,
14:55
is to bakefırında cookiestanımlama bilgileri.
228
883055
3493
fırında kurabiye yapmaktır.
Kendi duyularımız oldukça,
15:10
As long as we have our sensesduyular --
229
898144
1604
15:11
even just one --
230
899772
2012
sadece bir tane bile --
en azından ona ulaşabilme ihtimalimiz var,
15:13
we have at leasten az
the possibilityolasılık of accessingerişme
231
901808
3409
bize insan ve bağlı
olduğumuzu hissettiren.
15:17
what makesmarkaları us feel humaninsan, connectedbağlı.
232
905241
3168
15:22
ImagineHayal the ripplesdalgaların of this notionkavram
233
910999
2786
Bu görüşün dalgalandığını hayal edin;
15:25
for the millionsmilyonlarca of people
livingyaşam and dyingölen with dementiademans.
234
913809
2785
milyonlarca insanın bunaklık
yaşayarak öldüğünü.
İlkel duyusal zevkler için
söylenecek söz yoktur.
15:29
Primalİlkel sensorialduyusal delightslezzetleri that say
the things we don't have wordskelimeler for,
235
917554
4265
Bizi bu zamana ait yapan dürtüler --
15:33
impulsesdarbeleri that make us staykalmak presentmevcut --
236
921843
2874
geçmiş veya gelecek için ihtiyaç duyulmaz.
15:36
no need for a pastgeçmiş or a futuregelecek.
237
924741
2805
Yani, gereksiz acıyı sistemin dışına
çekmek bizim ilk tasarım işaretimizse,
15:42
So, if teasingalay unnecessarygereksiz sufferingçile out
of the systemsistem was our first designdizayn cueisteka,
238
930280
6194
15:50
then tendingeğilimi to dignityhaysiyet
by way of the sensesduyular,
239
938559
2704
sonra duyularımızla,
15:53
by way of the bodyvücut --
the aestheticestetik realmDiyar --
240
941287
3792
vücut aracılığıyla --
estetik bir alan --
onurlu olmaya eğilimli olmak
ikinci tasarım işaretimizdir.
15:57
is designdizayn cueisteka numbernumara two.
241
945103
1857
Şimdi bu bizi hızlıca üçüncü ve
son parçaya götürür;
15:59
Now this getsalır us quicklyhızlı bir şekilde to the thirdüçüncü
and finalnihai bitbit for todaybugün;
242
947944
3806
16:03
namelyyani, we need to liftasansör our sightsmanzaraları,
to setset our sightsmanzaraları on well-beingsağlık,
243
951774
6864
yani görüşlerimizi iyi yaşam üzerine
kurmak için, onları yıkmalıyız,
böylece hayat, sağlık ve sağlık hizmetleri
16:10
so that life and healthsağlık and healthcaresağlık hizmeti
244
958662
3313
16:13
can becomeolmak about makingyapma life
more wonderfulolağanüstü,
245
961999
2385
hayatı daha mükemmel hâle dönüştürebilir,
16:16
ratherdaha doğrusu than just lessaz horriblekorkunç.
246
964408
2444
daha az kötüleştirmesi yerine.
16:20
Beneficenceİhsan.
247
968196
1156
İyilik.
16:22
Here, this getsalır right at the distinctionayrım
248
970999
2135
İşte bu ayrımı getirir,
16:25
betweenarasında a disease-centeredhastalık merkezli and a patient-hasta-
or human-centeredinsan merkezli modelmodel of carebakım,
249
973158
5134
bakımın hastalık merkezli bir modelden
hasta, insan merkezli bir modele geçmesi
16:30
and here is where caringsempatik
becomesolur a creativeyaratıcı, generativeüretken,
250
978316
3461
ve işte bu, bakımı yaratıcı, üretken,
16:33
even playfuloynak actdavranmak.
251
981801
1842
oyuna benzeyen bir harekete
dahi dönüştürür.
16:36
"PlayOyun" mayMayıs ayı soundses like a funnykomik wordsözcük here.
252
984657
2000
Oynamak burada eğlenceli
bir kelime gibi gelebilir.
16:39
But it is alsoAyrıca one of our
highesten yüksek formsformlar of adaptationadaptasyon.
253
987687
2904
Ama bu ayrıca adaptasyonun
yüksek bir seviyesidir.
16:42
ConsiderDüşünün everyher majormajör compulsoryzorunlu effortçaba
it takes to be humaninsan.
254
990615
4659
Her büyük zorlu çabayı düşünün,
insan olmak için gerekenleri.
16:47
The need for foodGıda has birthedbirthed cuisinemutfağı.
255
995298
2503
Yemek ihtiyacı, mutfağı doğurdu.
16:49
The need for shelterbarınak
has givenverilmiş riseyükselmek to architecturemimari.
256
997825
2588
Barınma ihtiyacı,
mimarlığı ortaya çıkardı.
Örtünme ihtiyacı, modayı
16:52
The need for coverkapak, fashionmoda.
257
1000437
2206
16:54
And for beingolmak subjectedtabi to the clocksaat,
258
1002667
2731
ve zamana da uyduk,
müziği de icat ettik.
16:57
well, we inventedicat edildi musicmüzik.
259
1005422
3527
17:03
So, sincedan beri dyingölen
is a necessarygerekli partBölüm of life,
260
1011766
3209
Ölüyor olmak
hayatın gerekli bir parçasıdır,
17:06
what mightbelki we createyaratmak with this factgerçek?
261
1014999
2631
bu gerçekle neler yaratabiliriz?
17:12
By "playoyun" I am in no way suggestingdüşündüren
we take a lightışık approachyaklaşım to dyingölen
262
1020054
3376
Oynamak ile ölüme dair
hafif bir yaklaşımı öne sürmüyorum
veya herhangi bir ölüyor olma
şeklinden söz etmiyoruz.
17:15
or that we mandatemanda
any particularbelirli way of dyingölen.
263
1023454
2639
17:18
There are mountainsdağlar of sorrowüzüntü
that cannotyapamam movehareket,
264
1026117
2858
Hareket edemeyen keder dağları vardır,
biz öyle yada böyle orada olacağız.
17:20
and one way or anotherbir diğeri,
we will all kneeldiz çök there.
265
1028999
3067
17:24
RatherDaha doğrusu, I am askingsormak that we make spaceuzay --
266
1032999
3501
Yer açmak yerine istediğim --
fiziksel, ruhsal bir oda; sona doğru
hayatı yaşamamıza izin verecek --
17:28
physicalfiziksel, psychicMedyum roomoda, to allowizin vermek life
to playoyun itselfkendisi all the way out --
267
1036524
5743
17:34
so that ratherdaha doğrusu than just
gettingalma out of the way,
268
1042291
3357
sadece yoldan çekilmek yerine,
yaşlanma ve ölüyor olma,
hayatın sonuna doğru güzel görünebilir.
17:37
agingyaşlanma and dyingölen can becomeolmak
a processsüreç of crescendokreşendo throughvasitasiyla to the endson.
269
1045672
4817
17:44
We can't solveçözmek for deathölüm.
270
1052931
3841
Biz ölümü çözemeyiz.
Biliyorum bazılarınız
bunun üzerinde çalışıyor.
17:50
I know some of you are workingçalışma on this.
271
1058283
2307
(Gülüşme)
17:52
(LaughterKahkaha)
272
1060614
3675
Aynı zamanda, biz --
17:57
MeanwhileBu arada, we can --
273
1065003
1812
(Gülüşme)
17:58
(LaughterKahkaha)
274
1066839
2016
18:00
We can designdizayn towardskarşı it.
275
1068879
2306
Buna karşı tasarlayabiliriz.
Bazı parçalarım erken öldü,
18:04
PartsParçaları of me diedvefat etti earlyerken on,
276
1072042
1375
18:05
and that's something we can all say
one way or anotherbir diğeri.
277
1073441
2764
bu bizim öyle ya da böyle
söyleyebileceğimiz bir şeydir.
Ben hayatımı bu gerçek etrafında
yeniden tasarladım,
18:08
I got to redesignyeniden tasarlamak my life
around this factgerçek,
278
1076583
2641
18:11
and I tell you it has been a liberationkurtuluş
279
1079248
3340
size bunun bir kurtuluş olduğunu
söyleyebilirim.
Her zaman güzellik veya
anlam bulabileceğinizi fark etmeniz için
18:14
to realizegerçekleştirmek you can always find
a shockşok of beautygüzellik or meaninganlam
280
1082612
3155
18:17
in what life you have left,
281
1085791
2267
hayatın içinde size ne kaldığıyla,
o kar topu gibi kalıcı bir mükemmel an,
18:20
like that snowballKartopu lastingkalıcı
for a perfectmükemmel momentan,
282
1088082
2764
18:22
all the while meltingerime away.
283
1090870
2298
tamamı eriyip giderken.
18:26
If we love suchböyle momentsanlar ferociouslyvahşice,
284
1094700
6019
Biz bu gibi anları vahşice seversek,
sonra belki iyi yaşamayı öğrenebiliriz --
18:32
then maybe we can learnöğrenmek to livecanlı well --
285
1100743
2272
ölüme karşın değil,
18:35
not in spitenispet of deathölüm,
286
1103039
2087
18:37
but because of it.
287
1105150
1586
ama onun yüzünden.
Hadi ölümün bizi götürdüğü yere gidelim,
18:42
Let deathölüm be what takes us,
288
1110520
2176
hayal gücünün eksikliği olmadan.
18:44
not lackeksiklik of imaginationhayal gücü.
289
1112720
2862
18:48
Thank you.
290
1116868
1152
Teşekkürler.
(Alkışlar)
18:50
(ApplauseAlkış)
291
1118044
7920
Translated by Can Akbay
Reviewed by Sancak Gülgen

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
BJ Miller - Palliative care physician
Using empathy and a clear-eyed view of mortality, BJ Miller shines a light on healthcare’s most ignored facet: preparing for death.

Why you should listen

Palliative care specialist BJ Miller helps patients face their own deaths realistically, comfortably, and on their own terms. Miller is cultivating a model for palliative care organizations around the world, and emphasizing healthcare’s quixotic relationship to the inevitability of death. He is a hospice and palliative medicine physician and sees patients and families at the UCSF Helen Diller Family Comprehensive Cancer Center.

Miller’s passion for palliative care stems from personal experience -- a shock sustained while a Princeton undergraduate cost him three limbs and nearly killed him. But his experiences form the foundation of a hard-won empathy for patients who are running out of time.

More profile about the speaker
BJ Miller | Speaker | TED.com