ABOUT THE SPEAKER
Elizabeth Dunn - Happiness researcher
Elizabeth Dunn discovers ways that people can optimize their use of time, money and technology in order to maximize their own happiness.

Why you should listen

When Elizabeth Dunn got her first job, she wondered what to do with the money that was suddenly appearing in her bank account. So she teamed up with her friend Mike Norton (at Harvard) to figure out how people could use money to buy the most happiness. She and Norton wrote a book called Happy Money, which presents five research-based principles designed to help individuals and organizations use their money in happier ways. It was selected by the Washington Post as one of the "top 20 books every leader should read."

Recently, her work has focused on how people navigate trade-offs between time and money, and how mobile technology can both support and undermine human happiness. Dunn is an avid skier and surfer, and she survived a shark attack.

More profile about the speaker
Elizabeth Dunn | Speaker | TED.com
TED2019

Elizabeth Dunn: Helping others makes us happier -- but it matters how we do it

Elizabeth Dunn: Başkalarına yardım etmek bizi mutlu ediyor ama nasıl yaptığımız da önemli

Filmed:
3,134,334 views

Araştırmalar, başkalarına yardım etmenin bizi daha mutlu ettiğini gösteriyor. Ancak cömertlik ve neşe konusunda ezber bozan çalışmasında, sosyal psikolog Elizabeth Dunn, bir püf noktası buldu: Yardımımızı nasıl yaptığımız da önemli. Başkalarına yardım etme şeklimizde kilit bir değişiklik yaparak nasıl daha büyük bir etki yaratabileceğimizi ve bunu yaparken kendi mutluluğumuzu nasıl arttırabileceğimizi öğrenin. Dunn, "Yardımı, bir ahlaki zorunluluk olarak düşünmeyi bırakıp onu bir zevk kaynağı olarak görmeye başlayalım" diyor.
- Happiness researcher
Elizabeth Dunn discovers ways that people can optimize their use of time, money and technology in order to maximize their own happiness. Full bio

Double-click the English transcript below to play the video.

00:12
So, I have a prettygüzel funeğlence job,
0
730
2999
İnsanları neyin mutlu ettiğini
araştırdığım oldukça keyifli bir işim var.
00:15
whichhangi is to figureşekil out
what makesmarkaları people happymutlu.
1
3753
3279
00:19
It's so funeğlence, it mightbelki almostneredeyse seengörüldü
a little frivolousanlamsız,
2
7561
4750
O kadar keyifli ki,
lüzumsuz gibi bile görünebilir.
00:24
especiallyözellikle at a time where
we're beingolmak confrontedkarşı karşıya
3
12335
2435
Hele de canımızı sıkan
bir sürü haberin olduğu zamanlarda.
00:26
with some prettygüzel depressingiç karartıcı headlineshaber başlıkları.
4
14794
2550
00:30
But it turnsdönüşler out that studyingders çalışıyor happinessmutluluk
mightbelki providesağlamak a keyanahtar
5
18087
4362
Ama meğerse mutluluğu araştırmak,
karşı karşıya olduğumuz
en güç problemleri çözmemize
yardımcı olabilirmiş.
00:34
to solvingçözme some of the toughestEn zor
problemssorunlar we're facingkarşı.
6
22473
3893
Bunun farkına varmam
neredeyse 10 yılımı aldı.
00:39
It's takenalınmış me almostneredeyse a decadeonyıl
to figureşekil this out.
7
27242
3711
00:43
PrettyOldukça earlyerken on in my careerkariyer,
8
31567
1649
Daha kariyerimin başındayken
iş arkadaşlarımla Science dergisinde,
00:45
I publishedyayınlanan a paperkâğıt in "ScienceBilim"
with my collaboratorsortak çalışanlar,
9
33240
3296
''Başkaları için Para Harcamak Mutluluk
Veriyor'' başlıklı bir yazı yayımladık.
00:48
entitledadlı, "SpendingHarcama MoneyPara
on OthersDiğerleri PromotesTeşvik HappinessMutluluk."
10
36560
3181
00:52
I was very confidentkendine güvenen in this conclusionSonuç,
11
40377
2938
Bu kanıya çok güveniyordum
ama şöyle bir şey vardı ki
00:55
exceptdışında for one thing:
12
43339
2036
sanki benim için geçerli değildi.
00:57
it didn't seemgörünmek to applyuygulamak to me.
13
45399
3115
01:00
(LaughterKahkaha)
14
48538
1228
(Gülme sesleri)
01:01
I hardlyzorlukla ever gaveverdi moneypara to charitysadaka,
15
49790
2302
Pek bağış yapan biri değildim,
yaptığımda da beklediğim
o içimi ısıtan duyguyu hissetmiyordum.
01:04
and when I did,
16
52116
1192
01:05
I didn't feel that warmIlık, hafif sıcak glowkızdırma
I was expectingbekliyor.
17
53332
2842
01:08
So I startedbaşladı to wondermerak etmek if maybe
there was something wrongyanlış with my researchAraştırma
18
56723
6153
O yüzden araştırmamda bir sorun mu
var diye merak etmeye başladım
01:14
or something wrongyanlış with me.
19
62900
3003
ya da bende.
01:19
My ownkendi lacklustercansız emotionalduygusal responsetepki
to givingvererek was especiallyözellikle puzzlingşaşırtıcı
20
67450
5844
Paylaşmaya karşı gösterdiğim duygusal
tepkisizlik özellikle kafa karıştırıcıydı
çünkü sonraki araştırmalarım,
01:25
because my follow-uptakip studiesçalışmalar revealedortaya
that even toddlersküçük çocuklar exhibitedsergiledi joysevinç
21
73318
5254
bebeklerin bile paylaşmaktan
zevk aldıklarını gösteriyordu.
01:30
from givingvererek to othersdiğerleri.
22
78596
1627
01:32
In one experimentdeney, my colleaguesmeslektaşlar
KileyKiley HamlinHamlin, LaraLara AkninAknin and I
23
80803
3792
Bir deney için ben ve meslektaşlarım
Kiley Hamlin ile Lara Aknin
01:36
broughtgetirdi kidsçocuklar just underaltında
the ageyaş of two into the lablaboratuvar.
24
84619
3603
laboratuvara iki yaşından
biraz küçük çocuklar getirdik.
01:40
Now, as you mightbelki imaginehayal etmek,
25
88246
1263
Tahmin edebileceğiniz gibi
01:41
we had to work with a resourcekaynak
that toddlersküçük çocuklar really carebakım about,
26
89533
4276
bebeklerin ilgilendiği bir şeyden
yararlanmamız gerekiyordu.
Bu yüzden bebekler için altın
değerindeki balık krakerleri kullandık.
01:45
so we used the toddleryürümeye başlayan çocuk equivalenteşdeğer of goldaltın,
27
93833
3685
01:49
namelyyani, GoldfishJapon balığı crackerskraker.
28
97542
2365
(Gülme sesleri)
01:51
(LaughterKahkaha)
29
99931
1309
01:53
We gaveverdi kidsçocuklar this windfallDüşeş
of GoldfishJapon balığı for themselveskendilerini
30
101264
3637
Bebeklere bir yığın balık kraker verdik
ve bir de krakerlerini Monkey isimli
kuklayla paylaşmaları için bir şans.
01:56
and a chanceşans to give
some of theironların GoldfishJapon balığı away
31
104925
3017
01:59
to a puppetkukla namedadlı MonkeyMaymun.
32
107966
1986
02:02
(VideoVideo) ResearcherAraştırmacı: I foundbulunan
even more treatsmuamele etmek,
33
110495
2130
(Video) Araştırmacı: Daha fazla
kraker buldum ve hepsini sana vereceğim.
02:04
and I'm going to give them all to you.
34
112649
2285
02:06
ToddlerBebek: OohOoh. Thank you.
35
114958
2835
Çocuk: Teşekkürler.
02:10
ResearcherAraştırmacı: But, you know,
I don't see any more treatsmuamele etmek.
36
118712
2726
Araştırmacı: Ama başka kalmamış,
bir tane Monkey'ye verir misin?
02:13
Will you give one to MonkeyMaymun?
37
121462
1652
Çocuk: Evet.
02:16
ToddlerBebek: Yeah.
ResearcherAraştırmacı: Yeah?
38
124278
1620
Araştırmacı: Evet mi?
Çocuk: Evet.
02:18
ToddlerBebek: Yeah.
39
126720
1461
02:24
Here.
40
132852
1156
02:26
ResearcherAraştırmacı: OohOoh, yummynefis. MmmmMmmm.
41
134032
3747
Araştırmacı: Çok leziz. Mmmm.
02:30
ToddlerBebek: All gonegitmiş, he ateyemek yedi it.
42
138862
1633
Çocuk: Hepsi bitti. Hepsini yedi.
02:34
ElizabethElizabeth DunnDunn: Now, we trainedeğitilmiş
researchAraştırma assistantsyardımcıları to watch these videosvideolar
43
142186
3670
Elizabeth Dunn: Araştırma
asistanlarımızdan bu videoları izleyip
02:37
and codekod toddlers'küçük çocuklar' emotionalduygusal reactionsreaksiyonları.
44
145880
2555
çocukların tepkilerini
kodlamalarını istedik.
02:40
Of coursekurs, we didn't tell them
our hypotheseshipotezler.
45
148459
2154
Tabii ki onlara hipotezimizi söylemedik.
02:43
The dataveri revealedortaya that toddlersküçük çocuklar
were prettygüzel happymutlu
46
151357
2812
Aldığımız veri, kraker verildiğinde
bebeklerin oldukça mutlu olduklarını
02:46
when they got this pileistif
of GoldfishJapon balığı for themselveskendilerini,
47
154193
2858
02:49
but they were actuallyaslında even happierdaha mutlu
48
157075
1834
ama krakerleri kuklamıza verdiklerinde
daha da mutlu olduklarını gösterdi.
02:50
when they got to give
some of theironların GoldfishJapon balığı away.
49
158933
2853
02:54
And this warmIlık, hafif sıcak glowkızdırma of givingvererek
persistsdevam ederse into adulthoodyetişkinlik.
50
162423
4418
Vermenin oluşturduğu sıcak duygu
yetişkinlikte de devam ediyor.
02:58
When we analyzedanaliz surveysanketler
from more than 200,000 adultsyetişkinler
51
166865
4245
Dünya çapında 200.000'den fazla
yetişkinin katıldığı anket sonuçları
03:03
acrosskarşısında the globeküre,
52
171134
1553
dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinin
03:04
we saw that nearlyneredeyse a thirdüçüncü
of the world'sDünyanın en populationnüfus
53
172711
3212
03:07
reportedrapor givingvererek at leasten az some moneypara
to charitysadaka in the pastgeçmiş monthay.
54
175947
3924
geçtiğimiz ay en azından bir miktar
para bağışladığını gösterdi.
03:12
RemarkablySon derece, in everyher
majormajör regionbölge of the worldDünya,
55
180535
4053
Dikkat çekicidir ki
dünyanın önemli bölgelerinde
bağış yapanlar
bağış yapmayanlardan daha mutlu,
03:16
people who gaveverdi moneypara to charitysadaka
were happierdaha mutlu than those who did not,
56
184612
4549
hatta kendi kişisel maddi durumlarını
hesaba kattıktan sonra bile
03:21
even after takingalma into accounthesap
theironların ownkendi personalkişisel financialmali situationdurum.
57
189185
3825
03:25
And this correlationbağıntı wasn'tdeğildi trivialönemsiz.
58
193769
2597
ve aradaki bu ilişki önemsiz değil.
03:28
It lookedbaktı like givingvererek to charitysadaka
59
196908
2102
Bağış yapmanın mutluluğa etkisi,
iki kat fazla gelir ile aynı gibi.
03:31
madeyapılmış about the sameaynı
differencefark for happinessmutluluk
60
199034
2422
03:33
as havingsahip olan twiceiki defa as much incomegelir.
61
201480
2663
Bir araştırmacı olarak dünya genelinde
03:37
Now, as a researcheraraştırmacı,
62
205857
2087
03:39
if you're luckyşanslı enoughyeterli
to stumbleyanılmak on an effectEfekt
63
207968
2533
çocuk ve yetişkinlerde tekrarlanan
bir etkiye rastlayacak kadar şanslıysanız
03:42
that replicatesçoğaltır around the worldDünya
in childrençocuklar and adultsyetişkinler alikebenzer,
64
210525
4112
Bu insan doğasının bir parçası olabilir mi
diye merak etmeye başlarsınız.
03:46
you startbaşlama to wondermerak etmek:
65
214661
1849
03:48
Could this be partBölüm of humaninsan naturedoğa?
66
216534
2800
03:51
We know that pleasureZevk
reinforcespekiştiriyor adaptiveadaptif behaviorsdavranışlar
67
219848
4553
Şunu biliyoruz ki zevk
uyarlanabilir davranışları pekiştirir,
03:56
like eatingyemek yiyor and sexseks
68
224425
1892
yemek yemek ve seks gibi
türümüzün devamını sağlayan davranışlar.
03:58
that help perpetuatesürdürmek our speciesTürler,
69
226341
3051
04:01
and it lookedbaktı to me like givingvererek
mightbelki be one of those behaviorsdavranışlar.
70
229416
4375
Ve bana göre paylaşmak da
bu davranışlardan olabilir.
Bu fikirler beni çok heyecanlandırmıştı
04:06
I was really excitedheyecanlı about these ideasfikirler,
71
234639
2802
ve New York Times'ta
onlar hakkında yazdım.
04:09
and I wroteyazdı about them
in the "NewYeni YorkYork TimesKez."
72
237465
2439
04:12
One of the people who readokumak this articlemakale
73
240457
2115
Yazımı okuyanlar arasında
muhasebecim de vardı.
04:14
was my accountantMuhasebeci.
74
242596
1602
04:16
(LaughterKahkaha)
75
244222
3045
(Gülüşmeler)
04:19
Yeah.
76
247291
1162
Vergi zamanında muhasebecimin
karşısında oturmuş
04:20
At taxvergi time, I foundbulunan myselfkendim
seatedoturmuş acrosskarşısında from him,
77
248477
4050
kalemini, iyi saklanamamış bir kınamayla,
04:24
watchingseyretme as he slowlyyavaşça tappeddağılmış his pendolma kalem
78
252551
2960
04:27
on the charitablehayırsever givingvererek linehat
of my taxvergi returndönüş
79
255535
2880
vergi beyannamemin bağış satırına
yavaşça vurmasını izliyordum.
04:30
with this look of, like,
80
258439
2017
04:32
poorlykötü concealedgizli disapprovalret.
81
260480
2397
04:34
(LaughterKahkaha)
82
262901
2051
04:36
DespiteRağmen buildingbina my careerkariyer
by showinggösterme how great givingvererek can feel,
83
264976
4876
Kariyerimi, bağış yapmanın ne kadar iyi
hissettirdiği üzerine yapmama rağmen
kendim pek bağış yapmıyordum.
04:41
I actuallyaslında wasn'tdeğildi doing very much of it.
84
269876
3534
04:45
So I resolvedkararlı to give more.
85
273434
2591
Bu yüzden daha sık bağış
yapmaya karar verdim.
O dönemde her yerde Suriyeli mülteci
kriziyle ilgili kahredici hikâyeler vardı.
04:48
Around that time,
86
276944
1834
04:50
devastatingyıkıcı storieshikayeleri about
the SyrianSuriye refugeemülteci crisiskriz
87
278802
3734
04:54
were everywhereher yerde.
88
282560
1639
04:56
I really wanted to help,
89
284826
1530
Gerçekten yardım etmek istedim
ve kredi kartımı çıkardım.
04:58
so I pulledçekti out my creditkredi cardkart.
90
286380
2798
05:01
I knewbiliyordum my donationsbağış would probablymuhtemelen
make a differencefark for someonebirisi somewherebir yerde,
91
289202
5268
Bağışlarımın muhtemelen bir yerlerde
birileri için fark yaratacağını biliyordum
ama etkili bir bağış sitesine girip kart
numaramı yazmak yine de yeterli değildi.
05:06
but going to the websiteWeb sitesi
of an effectiveetkili charitysadaka
92
294494
2930
05:09
and enteringgirme my VisaVize numbernumara
93
297448
2094
05:11
still just didn't feel like enoughyeterli.
94
299566
2438
İşte o zaman Beşli Grup'u öğrendim.
05:15
That's when I learnedbilgili
about the GroupGrup of FiveBeş.
95
303091
3641
05:19
The CanadianKanada governmenthükümet
allowsverir any fivebeş CanadiansKanadalılar
96
307717
3587
Kanada hükûmeti, beş Kanadalıya bir
mülteci aileye destek olma izni veriyor.
05:23
to privatelyözel sponsorsponsor a familyaile of refugeesmülteciler.
97
311328
3092
Aileye, Kanada'daki ilk yıllarında
destek olabilmek için
05:27
You have to raiseyükseltmek enoughyeterli moneypara
to supportdestek the familyaile
98
315166
2767
yeterli miktarda para
biriktirmeniz gerekiyor
05:29
for theironların first yearyıl in CanadaKanada,
99
317957
1933
05:31
and then they literallyharfi harfine
get on a planeuçak to your cityŞehir.
100
319914
3676
ve ardından uçağa binip
şehrinize geliyorlar.
Bu programın güzel olduğunu
düşündüğüm yönlerinden biri de
05:36
One of the things that I think
is so coolgüzel about this programprogram
101
324608
3750
kimsenin tek başına
katılmasına izin verilmemesi.
05:40
is that no one is allowedizin to do it aloneyalnız.
102
328382
2461
Ve biz beş kişilik bir grup olmak yerine
05:42
And insteadyerine of a GroupGrup of FiveBeş,
103
330867
2211
bir topluluk organizasyonuyla anlaştık
ve yirmi beş kişilik bir grup oluşturduk.
05:45
we endedbitti up partneringOrtaklık
with a communitytoplum organizationorganizasyon
104
333102
2513
05:47
and formingşekillendirme a groupgrup of 25.
105
335639
2887
05:51
After almostneredeyse two yearsyıl
of paperworkevrak and waitingbekleme,
106
339716
3771
Neredeyse iki yıl süren evrak işleri
ve beklemeden sonra,
destek olacağımız ailenin altı
haftadan daha kısa bir sürede
05:55
we learnedbilgili that our familyaile
would be arrivinggelen in VancouverVancouver
107
343511
2694
05:58
in lessaz than sixaltı weekshaftalar.
108
346229
1858
Vancouver'a geleceğini öğrendik.
06:00
They had fourdört sonsoğulları and a daughterkız evlat,
109
348795
2522
Dört oğulları ve bir kızları vardı.
06:03
so we racedyarıştı to find them a placeyer to livecanlı.
110
351341
2921
Biz de onlara yaşayacakları
bir yer bulmaya çalıştık.
06:06
We were very luckyşanslı to find them a houseev,
111
354786
2485
Onlara bir ev bulabildiğimiz
için şanslıydık
ama biraz tadilata ihtiyacı vardı.
06:09
but it neededgerekli quiteoldukça a bitbit of work.
112
357295
1689
Bu yüzden arkadaşlarım
akşamları ve hafta sonları gelip
06:11
So my friendsarkadaşlar camegeldi out
on eveningsAkşamları and weekendshafta sonları
113
359008
2948
evi boyadılar, temizlediler
ve mobilyaları yerleştirdiler.
06:13
and paintedboyalı and cleanedtemizlenir
and assembledbirleştirilmiş furnituremobilya.
114
361980
3319
Büyük gün geldiğinde buzdolabını süt
ve taze meyvelerle doldurduk
06:17
When the bigbüyük day camegeldi,
115
365807
1658
06:19
we filleddolu theironların fridgebuzdolabı
with milkSüt and freshtaze fruitmeyve
116
367489
3406
ve aileyle buluşmak için
havaalanına gittik.
06:22
and headedbaşlı to the airporthavalimanı
to meetkarşılamak our familyaile.
117
370919
3480
06:26
It was a little overwhelmingezici for everyoneherkes,
118
374423
3765
Bu herkes için çok büyük bir şeydi,
özellikle de dört yaşındaki
çocukları için.
06:30
especiallyözellikle the four-year-oldDört yaşındaki.
119
378212
1917
06:32
His motheranne was reunitedtekrar bir araya with her sisterkız kardeş
120
380646
2927
Annesi, aynı programla daha önceden
Kanada'ya gelen kardeşiyle buluştu.
06:35
who had come to CanadaKanada earlierdaha erken
throughvasitasiyla the sameaynı programprogram.
121
383597
3055
Birbirlerini on beş yıldır görmemişlerdi.
06:39
They hadn'tolmasaydı seengörüldü eachher other in 15 yearsyıl.
122
387074
3517
06:43
When you hearduymak that more than
5.6 millionmilyon refugeesmülteciler have fledkaçtı SyriaSuriye,
123
391952
6418
5 milyon 600 binden fazla mültecinin
Suriye'den kaçtığını duyduğunuzda
insan beyninin idrak edecek
kadar gelişmiş olmadığı
06:50
you're facedyüzlü with this tragedytrajedi
124
398394
2013
06:52
that the humaninsan brainbeyin hasn'tdeğil sahiptir really
evolvedgelişti to comprehendanlamak.
125
400431
4710
bir trajediyle karşı karşıya kalıyorsunuz.
Bu çok soyut bir şey.
06:57
It's so abstractsoyut.
126
405165
1993
07:00
Before, if any of us had been askeddiye sordu
to donateBağış 15 hourssaatler a monthay
127
408746
3189
Daha önce, mültecilere yardım etmek için
bizden ayda on beş saat bağış
yapmamız istenseydi
07:03
to help out with the refugeemülteci crisiskriz,
128
411959
2575
07:06
we probablymuhtemelen would have said no.
129
414558
2090
muhtemelen hayır derdik.
07:09
But as soonyakında as we tookaldı our familyaile
to theironların newyeni home in VancouverVancouver,
130
417545
3501
Ama ailemizi Vancouver'daki yeni
evlerine götürür götürmez
hepimiz aynı şeyin farkına vardık:
07:13
we all had the sameaynı realizationgerçekleşme:
131
421070
2371
Onların mutlu olmaları için gereken
her şeyi yapacaktık.
07:15
we were just going to do whateverher neyse it tookaldı
to help them be happymutlu.
132
423465
3644
07:19
This experiencedeneyim madeyapılmış me think
a little more deeplyderinden about my researchAraştırma.
133
427743
5782
Bu tecrübe, çalışmam hakkında biraz
daha derin düşünmemi sağladı.
İnsanların, yardım ettikleri kişilerle
gerçek bir bağ hissettiklerinde
07:25
Back in my lablaboratuvar,
134
433972
1300
07:27
we'devlenmek seengörüldü the benefitsfaydaları of givingvererek spikebaşak
135
435296
2792
ve onların hayatlarında
yaptıkları değişikleri
07:30
when people feltkeçe a realgerçek senseduyu
of connectionbağ with those they were helpingyardım ediyor
136
438112
3976
zihinlerinde kolayca
canlandırabildiklerinde
07:34
and could easilykolayca envisionöngörülüyor
the differencefark they were makingyapma
137
442112
2715
bağışlamanın yararlarının
arttığını gördük.
07:36
in those individuals'bireylerin liveshayatları.
138
444851
1537
07:39
For exampleörnek, in one experimentdeney,
139
447333
1871
Örneğin bir çalışmada katılımcılara
07:41
we gaveverdi participantskatılımcılar an opportunityfırsat
to donateBağış a bitbit of moneypara
140
449228
2911
UNICEF veya Spread the Net'e bir miktar
para bağışlamaları için olanak verdik.
07:44
to eitherya UNICEFUNICEF or SpreadYaymak the NetNET.
141
452163
2588
Bilerek bu hayır kurumlarını seçtik
çünkü ikisi de ortaktı
07:46
We choseseçti these charitiesHayır kurumları intentionallykasten,
142
454775
2272
07:49
because they were partnersortaklar and sharedpaylaşılan
the sameaynı criticallyciddi olarak importantönemli goalhedef
143
457071
3851
ve son derece önemli bir
hedefleri vardı: çocuk sağlığı.
07:52
of promotingteşvik children'sçocuk healthsağlık.
144
460946
1542
Ama UNICEF o kadar büyük
ve geniş bir hayır kurumu ki
07:55
But I think UNICEFUNICEF is just
suchböyle a bigbüyük, broadgeniş charitysadaka
145
463798
4642
sizin az miktardaki bağışınızın
08:00
that it can be a little hardzor to envisionöngörülüyor
146
468464
1983
nasıl bir fark yaratacağını zihinde
canlandırmak biraz zor olabilir.
08:02
how your ownkendi smallküçük donationbağış
will make a differencefark.
147
470471
3230
08:06
In contrastkontrast, SpreadYaymak the NetNET
offersteklifler donorsBağış a concretebeton promisesöz vermek:
148
474245
5022
Buna karşın Spread the Net,
bağış yapanlara somut bir söz veriyor:
08:11
for everyher 10 dollarsdolar donatedbağışladı,
149
479291
1605
Bağışlanan her on dolar başına,
08:12
they providesağlamak one bedyatak net
to protectkorumak a childçocuk from malariasıtma.
150
480920
3669
bir çocuğu sıtmadan korumak için
bir cibinlik temin ediyorlar.
08:17
We saw that the more moneypara
people gaveverdi to SpreadYaymak the NetNET,
151
485368
3481
Katılımcılar, Spread the Net'e
ne kadar çok bağış yaparsa
08:20
the happierdaha mutlu they reportedrapor
feelingduygu afterwardsonra.
152
488873
3042
o kadar çok mutlu
hissettiklerini bildirdiler.
08:24
In contrastkontrast, this emotionalduygusal
returndönüş on investmentyatırım
153
492740
4130
Buna karşın UNICEF'e bağış yapıldığında
08:28
was completelytamamen eliminatedelimine
when people gaveverdi moneypara to UNICEFUNICEF.
154
496894
4485
bağışlamanın bu duygusal getirisi
tamamen ortadan kalkmıştı.
Bu, şunu ortaya koyuyor:
08:33
So this suggestsanlaşılacağı that just
givingvererek moneypara to a worthwhiledeğerli charitysadaka
155
501994
4087
Sadece değerli bir hayır kurumuna
bağış yapmak her zaman yeterli değildir.
08:38
isn't always enoughyeterli.
156
506105
1489
Bağışınızın tam olarak nasıl
bir fark yaratacağını da
08:39
You need to be ableyapabilmek to envisionöngörülüyor
157
507997
2129
08:42
how, exactlykesinlikle, your dollarsdolar
are going to make a differencefark.
158
510150
3645
zihninizde canlandırabilmeniz gerekiyor.
08:46
Of coursekurs, the GroupGrup of FiveBeş programprogram
takes this ideaFikir to a wholebütün newyeni levelseviye.
159
514524
4758
Tabii Beşli Grup bu fikri
bir üst seviyeye taşıyor.
08:51
When we first tookaldı on this projectproje,
160
519678
1723
Projeye yeni başladığımızda mültecilerin
ne zaman geleceğini konuşurduk.
08:53
we would talk about when
the refugeesmülteciler would arrivevarmak.
161
521425
3242
Şimdiyse onlara ailemiz diyoruz.
08:57
Now, we just referbaşvurmak to them as our familyaile.
162
525158
3448
09:00
RecentlySon zamanlarda, we tookaldı the kidsçocuklar icebuz skatingbuz pateni,
163
528630
2592
Kısa süre önce çocuklarla
buz patenine gittik
ve günün devamında
altı yaşındaki oğlum Oliver,
09:03
and latersonra that day,
my six-year-oldaltı yaşında, OliverOliver, askeddiye sordu me,
164
531246
4221
bana ailemizdeki en büyük çocuğun
kim olduğunu sordu.
09:07
"MommyAnne, who is the oldesten eski
kidçocuk in our familyaile?"
165
535491
2736
09:10
I assumedkabul he was talkingkonuşma
about his plethorabolluk of cousinskuzenler,
166
538908
3624
Bir sürü kuzeninden birini
kastettiğini düşündüm
ve onları kastediyordu
09:14
and he was talkingkonuşma about them,
167
542556
2000
ama aynı zamanda
bizim Suriyeli ailemizi de kastediyordu.
09:16
but alsoAyrıca about our SyrianSuriye familyaile.
168
544580
2514
09:19
SinceBeri our familyaile arrivedgeldi,
169
547832
1841
Ailemiz geldiğinden beri
birçok kişi ve kurum yardım teklif etti.
09:21
so manyçok people and organizationsorganizasyonlar
have offeredsunulan to help,
170
549697
4160
Ücretsiz diş dolgusundan yaz kamplarına
kadar her şeyi karşıladılar.
09:25
providingsağlama everything
from freeücretsiz dentaldiş fillingsdolgular
171
553881
3545
09:29
to summeryaz campskampları.
172
557450
2005
Bu, toplumumuzda var olan
cömertliği görmemi sağladı.
09:32
It's madeyapılmış me see the goodnessiyilik
that existsvar in our communitytoplum.
173
560125
4097
09:36
Thanksteşekkürler to one donationbağış,
174
564990
1587
Bir bağış sayesinde çocuklar
bisiklet kampına gitti
09:38
the kidsçocuklar got to go to bikebisiklet campkamp,
175
566601
2788
ve haftanın her günü
grubumuzdan bazı kişiler,
09:41
and everyher day of the weekhafta,
176
569413
1498
09:42
some memberüye of our groupgrup
trieddenenmiş to be there to cheertezahürat for them.
177
570935
3092
çocukları neşelendirmek için
orada bulunmaya çalıştılar.
09:46
I happenedolmuş to be there
178
574591
1177
Yan denge tekerleri çıkacağı gün
ben de oradaydım
09:47
the day the trainingEğitim wheelstekerlekler
were supposedsözde to come off,
179
575792
2554
ve şunu söyleyeyim, dört yaşındaki çocuk
bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordu.
09:50
and let me tell you, the four-year-oldDört yaşındaki
did not think this was a good ideaFikir.
180
578370
3965
09:55
So I wentgitti over and talkedkonuştuk to him
181
583483
2094
Ben de yanına gidip onunla konuştum
ve ona yan tekerler olmadan sürmenin
ileriye dönük yararlarını anlattım.
09:57
about the long-termuzun vadeli benefitsfaydaları
of ridingbinme withoutolmadan trainingEğitim wheelstekerlekler.
182
585601
3627
(Gülüşmeler)
10:01
(LaughterKahkaha)
183
589252
2438
Sonra onun sadece dört yaşında olduğunu
ve çok az İngilizce bildiğini hatırladım.
10:03
Then I rememberedhatırladı that he was fourdört
and barelyzar zor spokekonuştu Englishİngilizce.
184
591714
3903
Bu yüzden, konuşmamı onun kesinlikle
bildiği bir kelimeye düşürdüm:
10:07
So I reverteddöndürüldü to two wordskelimeler
he definitelykesinlikle knewbiliyordum:
185
595641
4017
10:11
icebuz creamkrem.
186
599682
1195
dondurma.
10:13
You try withoutolmadan trainingEğitim wheelstekerlekler,
I'll buysatın almak you icebuz creamkrem.
187
601535
3487
Yan tekerler olmadan sürmeyi
denersen sana dondurma alırım.
10:17
Here'sİşte what happenedolmuş nextSonraki.
188
605046
1631
Devamında olan şey şuydu:
10:19
(VideoVideo) EDED: Yes. Yeah!
189
607565
2741
(Video) Elizabeth Dunn: Evet, evet!
10:22
KidÇocuk: I'm gonna try.
190
610330
1151
Çocuk: Deneyeceğim.
10:23
EDED: Oh my God! Look at you go!
191
611505
1877
Elizabeth Dunn: Aman Tanrım!
Kendine bir bak!
10:25
(SquealingSquealing) Look at you go!
You're doing it all by yourselfkendin!
192
613406
2891
Nasıl gittiğine bak!
Kendi kendine sürüyorsun!
10:28
(AudienceSeyirci) (LaughterKahkaha)
193
616321
1205
10:29
(VideoVideo) EDED: Good job!
194
617550
2104
Aferin sana!
10:32
(AudienceSeyirci) (LaughterKahkaha)
195
620142
1537
(Gülme sesleri)
10:33
(ApplauseAlkış)
196
621703
4459
(Alkışlar)
10:38
EDED: So this is the kindtür of helpingyardım ediyor
that humaninsan beingsvarlıklar evolvedgelişti to enjoykeyfini çıkarın,
197
626186
5901
Elizabeth Dunn: İşte insanların
zevk aldıkları yardımlar bu tür yardımlar
10:44
but for 40 yearsyıl,
198
632111
1911
ama 40 yıl boyunca
Kanada, vatandaşların mültecilere
destek olmasını sağlayan tek ülkeydi.
10:46
CanadaKanada was the only countryülke in the worldDünya
199
634046
2447
10:48
that allowedizin privateözel citizensvatandaşlar
to sponsorsponsor refugeesmülteciler.
200
636517
3460
10:52
Now -- CanadaKanada!
201
640565
2184
Şimdi -- Kanada!
10:54
(ApplauseAlkış)
202
642773
2160
(Alkışlar)
10:56
It's prettygüzel great.
203
644957
1316
Oldukça güzel bir şey.
10:59
Now AustraliaAvustralya and the UKİNGİLTERE
are startingbaşlangıç up similarbenzer programsprogramlar.
204
647354
3546
Şimdi Avustralya ve Birleşik Krallık da
buna benzer programlar başlatıyor.
Başka ülkeler de bunu mümkün kılsa
11:03
Just imaginehayal etmek how differentfarklı
the refugeemülteci crisiskriz could look
205
651613
3503
mülteci krizinin ne kadar farklı
olabileceğini bir tahmin edin.
11:07
if more countriesülkeler madeyapılmış this possiblemümkün.
206
655140
2459
11:10
CreatingOluşturma these kindsçeşit of meaningfulanlamlı
connectionsbağlantıları betweenarasında individualsbireyler
207
658647
3981
Kişiler arasında
böyle anlamlı bağlar oluşturmak,
baş edilemeyecek gibi görünen
zorlukları aşmamıza olanak sağlıyor.
11:14
providessağlar an opportunityfırsat
to dealanlaştık mı with challengeszorluklar
208
662652
2867
11:17
that feel overwhelmingezici.
209
665543
2124
Bu zorluklardan biri de şu anda bulunduğum
noktadan birkaç blok uzakta,
11:20
One of those challengeszorluklar liesyalanlar just blocksbloklar
from where I'm standingayakta right now,
210
668429
4929
yani Vancouver'ın
Downtown Eastside bölgesinde.
11:25
in the DowntownŞehir merkezinde EastsideEastside of VancouverVancouver.
211
673382
2604
11:28
By some measuresönlemler, it's the poorestyoksul
urbankentsel postalposta codekod in CanadaKanada.
212
676010
4328
Bazı ölçümlere göre burası,
Kanada'nın en fakir kentsel bölgesi.
11:32
We actuallyaslında debatedtartışma konusu whetherolup olmadığını
to bringgetirmek over a familyaile of refugeesmülteciler,
213
680854
3085
Yaşadığımız yerde yardıma
ihtiyacı olan o kadar çok kişi var ki
onlar varken mülteci bir aileye
destek olup olmamayı çok düşündük.
11:35
because there are so manyçok people
right here alreadyzaten strugglingmücadele.
214
683963
3652
Arkadaşım Evan, küçüklüğünde ailesiyle bu
muhitten geçerken arka koltuğa siniyormuş.
11:39
My friendarkadaş EvanEvan told me
that when he was a kidçocuk
215
687639
2684
11:42
and his parentsebeveyn drovesürdü
throughvasitasiyla this neighborhoodKomşuluk,
216
690347
2269
11:44
he would duckördek down in the back seatoturma yeri.
217
692640
2517
Ama ebeveynleri, büyüdüğü zaman,
o bölgedeki bir lokantanın kapılarını açıp
11:48
But Evan'sEvan'ın parentsebeveyn
never would have guessedtahmin
218
696077
2537
11:50
that when he grewbüyüdü up,
219
698638
1617
11:52
he would openaçık up the doorskapılar
of a localyerel restaurantrestoran
220
700279
2701
bu kişiler üç çeşit akşam yemeğinin
tadını çıkarsınlar diye
11:55
and inviteDavet etmek this communitytoplum insideiçeride
to enjoykeyfini çıkarın three-courseüç dersli dinnersakşam yemekleri.
221
703004
4315
onları davet edeceğini
tahmin bile edemezlerdi.
11:59
The programprogram that EvanEvan helpedyardım etti buildinşa etmek
is calleddenilen "PlentyBol of PlatesPlaka,"
222
707997
3871
Evan'ın da kurulmasına yardım ettiği
bu programın ismi "Plenty of Plates"
ve hedef sadece ücretsiz
yemek dağıtmak değil
12:03
and the goalhedef is not just
to providesağlamak freeücretsiz mealsyemek
223
711892
2417
bu program olmasa göz göze bile
gelmeyecek insanlar arasında
12:06
but to createyaratmak momentsanlar of connectionbağ
224
714333
2026
12:08
betweenarasında people who otherwiseaksi takdirde
mightbelki never make eyegöz contacttemas.
225
716383
3396
dostluk anıları oluşturabilmek.
12:12
EachHer night, a localyerel business
sponsorssponsorlar the dinnerakşam yemegi
226
720216
3080
Her akşam, bölgedeki bir iş kurumu
akşam yemeğine sponsor oluyor
12:15
and sendsgönderir a teamtakım of volunteersgönüllüler
227
723320
1928
ve yemeği hazırlaması ve sunması için
gönüllülerden oluşan bir grup gönderiyor.
12:17
who help make and serveservis the mealyemek.
228
725272
1944
12:19
AfterwardSonra, the leftoversyemek artıkları get distributeddağıtılmış
to people who are out on the streetsokak,
229
727732
4886
Yemeğin ardından, arta kalanlar
sokakta yatanlara ulaştırılıyor
ve devamındaki günlerde bu insanlara
12:24
and importantlyönemlisi, there's enoughyeterli moneypara left
230
732642
2019
12:26
to providesağlamak a thousandbin freeücretsiz lunchesÖğle Yemeği
for this communitytoplum
231
734685
2520
ücretsiz yüzlerce öğün
sağlayabilecek kadar para kalıyor.
12:29
in the daysgünler that followtakip et.
232
737229
1570
Ama bu programın iyi yönleri
sadece yemekten daha fazla.
12:31
But the benefitsfaydaları of this programprogram
extenduzatmak beyondötesinde foodGıda.
233
739494
3600
12:35
For the volunteersgönüllüler, it providessağlar
an opportunityfırsat to engagetutmak with people,
234
743666
4657
Program, gönüllülere başkalarıyla
iletişime geçme imkânı sağlıyor,
oturup onların hikâyelerini
dinleme olanakları oluyor.
12:40
to sitoturmak down and hearduymak theironların storieshikayeleri.
235
748347
2909
12:43
After this experiencedeneyim,
one volunteergönüllü changeddeğişmiş his commuteGidip
236
751733
4153
Bu deneyimden sonra, bir gönüllü
işe gidiş geliş yolunu değiştirdi
böylece bu muhitten kaçınmak
yerine onun içinden yürüyor
12:47
so that insteadyerine of avoidingkaçınma
this neighborhoodKomşuluk,
237
755910
2879
12:50
he walksyürüyüşleri throughvasitasiyla it,
238
758813
1502
ve yoldaki tanıdık simalara gülümsüyor
veya onlarla göz teması kuruyor.
12:52
smilinggülümseyen or makingyapma eyegöz contacttemas
as he passesgeçer familiartanıdık facesyüzleri.
239
760339
4020
Hepimiz yardım etmeyi
zevk alarak yapabiliriz.
12:57
All of us are capableyetenekli
of findingbulgu joysevinç in givingvererek.
240
765270
3773
13:01
But we shouldn'tolmamalı expectbeklemek this
to happenolmak automaticallyotomatik olarak.
241
769551
3189
Ama bunun otomatik olarak
gerçekleşmesini beklememeliyiz.
13:05
SpendingHarcama moneypara helpingyardım ediyor othersdiğerleri
doesn't necessarilyzorunlu olarak promotedesteklemek happinessmutluluk.
242
773359
4292
Para bağışlamak ve başkalarına
yardım etmek ille de mutluluk getirmez.
13:09
InsteadBunun yerine, it mattershususlar how we do it.
243
777675
3099
Bunun yerine
bunu nasıl yaptığımız önemli.
13:13
And if we want people to give more,
244
781223
2689
Eğer insanların daha fazla
hayır yapmasını istiyorsak
13:15
we need to subvertyıkmak the way we think
about charitablehayırsever givingvererek.
245
783936
4126
şimdiki hayırseverlikle ilgili
düşüncemizi yıkmamız gerekiyor.
Paylaştığımız insanlığın değerinin
artmasını sağlayacak
13:20
We need to createyaratmak opportunitiesfırsatlar to give
246
788086
2535
13:22
that enableetkinleştirmek us to appreciateanlamak
our sharedpaylaşılan humanityinsanlık.
247
790645
3457
bağışlar yapma imkânları oluşturmalıyız.
13:26
If any of you work for a charitysadaka,
248
794737
2436
Eğer aranızda hayır kurumlarında
çalışanlar varsa
bağışçılarınızı kalem
veya takvimlerle ödüllendirmeyin.
13:29
don't rewardödül your donorsBağış
with penskalemler or calendarsTakvimler.
249
797197
3444
13:33
(ApplauseAlkış)
250
801959
3819
(Alkışlar)
Fedakârlıklarının spesifik etkilerini
görmelerine ve yardım ettikleri bireylerle
13:37
RewardÖdül them with the opportunityfırsat
251
805802
1877
13:39
to see the specificözel impactdarbe
that theironların generositycömertlik is havingsahip olan
252
807703
4260
ya da topluluklarla bağ kurmalarına
imkân sağlayarak onları ödüllendirin.
13:43
and to connectbağlamak with the individualsbireyler
and communitiestopluluklar they're helpingyardım ediyor.
253
811987
4504
13:49
We're used to thinkingdüşünme about givingvererek
as something we should do.
254
817519
4937
Yardım etmeyi, yapmamız gereken
bir şey olarak görmeye alışığız.
13:54
And it is.
255
822480
1333
Ve öyle olmalı da.
13:56
But in thinkingdüşünme about it this way,
256
824551
2558
Ama böyle düşünerek
insan olmanın en iyi
yönlerinden birini kaçırıyoruz:
13:59
we're missingeksik out on one of
the besten iyi partsparçalar of beingolmak humaninsan:
257
827133
4759
Biz başkalarına yardım etmekten
zevk duyabilecek şekilde geliştik.
14:03
that we have evolvedgelişti to find joysevinç
in helpingyardım ediyor othersdiğerleri.
258
831916
4528
14:09
Let's stop thinkingdüşünme about givingvererek
as just this moralmanevi obligationyükümlülük
259
837041
5246
Yardımı, bir ahlaki zorunluluk
olarak düşünmeyi bırakıp
onu bir zevk kaynağı olarak
görmeye başlayalım.
14:14
and startbaşlama thinkingdüşünme of it
as a sourcekaynak of pleasureZevk.
260
842311
4050
14:18
Thank you.
261
846782
1194
Teşekkürler.
(Alkışlar)
14:20
(ApplauseAlkış)
262
848000
4873
Translated by Nevaz Mescioğlu
Reviewed by Cihan Ekmekçi

▲Back to top

ABOUT THE SPEAKER
Elizabeth Dunn - Happiness researcher
Elizabeth Dunn discovers ways that people can optimize their use of time, money and technology in order to maximize their own happiness.

Why you should listen

When Elizabeth Dunn got her first job, she wondered what to do with the money that was suddenly appearing in her bank account. So she teamed up with her friend Mike Norton (at Harvard) to figure out how people could use money to buy the most happiness. She and Norton wrote a book called Happy Money, which presents five research-based principles designed to help individuals and organizations use their money in happier ways. It was selected by the Washington Post as one of the "top 20 books every leader should read."

Recently, her work has focused on how people navigate trade-offs between time and money, and how mobile technology can both support and undermine human happiness. Dunn is an avid skier and surfer, and she survived a shark attack.

More profile about the speaker
Elizabeth Dunn | Speaker | TED.com